“ NEDEN PARLAMENTER REJİM? ”

- Devamı için tıklayınız -

NEDEN PARLAMENTER REJİM?

Toplumun ihtiyaçları ve gelecek tasarımı, anayasa arayışını haklı kılar. Yeni anayasa gereksinimi nereden kaynaklanıyor?

Örneğin, hak ve özgürlükler alanında hangi sorunlar, yeni anayasa ile giderilecek? Anayasa’da sorun, hak ve özgürlükleri tanıma tarzından mı, güvencelerin eğreti olmasından mı, sınırlamaların fazlalığından mı kaynaklanıyor? Bu soruların yanıtına göre, hak ve özgürlükler yeniden düzenlenecek… Ama mesela kimse, “anayasal hak ve özgürlükler rejiminden vazgeçip, Birleşik Krallık, Fransa ve ABD gibi bildirge geleneğine geçelim” demiyor.

Devlet biçimi olarak, aşırı merkeziyetçi bir yapıdan, “adem-i merkeziyetçi” yapıya kayma beklentisi olsa da, “üniter yapı yerine federal devlet biçimi” yönünde bir beklenti yok.

Yargı konusunda, adlî ve idarî olmak üzere “ikili yargı düzeni” yerine tekçi sisteme geçiş talep ve tartışması yok. Ama bu, yargı erkine ilişkin yeni kural ve düzenlemelere ihtiyaç olmadığı anlamına gelmiyor.

Ne var ki, siyasal rejim üzerine tepeden yönlendirme ile değişiklik isteği var: parlamenter rejim yerine başkanlık veya yarı-başkanlık kurulsun.

Bu beklenti, adı geçen rejimlere methiyelere ivme kazandırdı. Bunlar arasında iki kategori zevat dikkat çekiyor:

-Yakın geçmişe kadar tercihini parlamenter rejim lehine koyanlar, “sipariş üzerine tartışma”da, taklitçiler safında arz-ı endam edebiliyor.

-Türkiye’nin son on yılda AKP sayesinde istikrarlı bir yönetime kavuştuğu ve önümüzdeki seçimlerde de iktidarı koruyacağı inancında olanlar bile, rejim değişikliği isteyebiliyor.

Oysa, tartışmada şu soru, hareket noktası olmalı: 1982 Anayasası’nda en çok sıkıntı yaratan ve eksikliği dillendirilen alanlar nelerdir?

Özetle, üç alan: özgürlükler çok sınırlı, demokrasi çok az ve iktidar çok fazla. Anayasal fren ve denge mekanizmaları, Cumhurbaşkanı ve başbakanın baskın konuma sahip olduğu yürütme lehine bozulmuş durumda.

Şu halde, yeni anayasa hedefi belli: daha çok özgürlük ve demokrasi, daha dengeli bir yasama, yürütme ve yargı yapısı.

Parlamenter rejimin bu beklentileri karşılama olasılığı, özenilen rejim ve modellere göre daha yüksek. Neden?

-Parlamenter rejim, sistemin merkezine yasama organını yerleştiren bir yönetim şekli. Tek veya çift meclisli yapılanma olsun, çoğunlukçu ve çoğulcu demokrasi ilkelerini birlikte yansıtmaya en elverişli organ, yasama organı. “Müzakereci demokrasi” mekânı, yine Meclis.

-Çağdaş demokratik rejimlerin büyük bir kısmı ve özellikle Avrupa devletlerinin tümüne yakını parlamenter rejim geleneğini sürdürmekte…

-Türkiye, Cumhuriyet’ten demokrasiye parlamenter rejim sürecinde geçti. Osmanlı’dan bu yana, demokrasiyi yerleştirme çabalarında, “parlamento” eksen alındı. Yasama organı, işlev ve amacı doğrultusunda işletilebildiği ölçüde demokrasi güçlendi. Aksi durumda, rejim askıya alındı… 1982 döneminde bile, en uzlaşmacı ve kalıcı anayasa değişiklikleri (1995 ve 2001), parlamento eksenli olarak gerçekleştirildi. 1 Mart 2003 kararıyla, Türkiye’yi, “tonlarca insan kanının akıtıldığı” gayri meşru ve kirli savaş batağına düşmekten alıkoyan TBMM oldu. Eğer Özal, 1991’de CB değil, “seçimle gelen başkan” olsaydı, yine Türkiye, Orta-Doğu batağına sürüklenmiş olacaktı…

Rejimin aksayan yanları yok mu? Var. Bizde daha çok. Lider kültü ve biat kültürü alaşımı, demokrasiye elverişli bir zemin yaratmıyor. Avrupa devletlerinde, “hükümetçi parlamentarizm” uygulaması istisna değil. Bizde ise, “başbakancı parlamenter rejim”, kural haline geldi. (Öyle ki, Adalet Bakanı, yargı reformu paketinden “Ulaştırma” Bakanı aracılığıyla basın yoluyla haberdar olabiliyor ancak… Özal, hiç değilse, boş kararname imzalatıyordu).

Bu nedenle, yeni anayasa ile parlamenter rejimi yeniden inşa etmek gerekiyor. Nasıl? Hükümetin icra üzerinde yoğunlaşmasını, TBMM’ye ise “yasama özerkliği” ve denetim mekanizmasını işletme olanaklarını sağlamak suretiyle. Yasamayı yürütmenin güdümünden çıkarma yolları, “TBMM İçtüzüğü-Seçim ve Siyasal Partiler Kanunları” üçlüsünde tasarlanmalı. Öte yandan, mesela yeni TBMM, tek meclisli olacaksa, KHK’lar kaldırılmalı. Dahası, Başbakanın parti başkanlığından çekilmesi, bakanların ise, milletvekillik statülerinin sona ermesi veya askıya alınması, çözüm yolları arasında…

Tersine, siyasal sistem ve demokratik kültürü bizdekinden çok farklı olan ülkelerden ithal edilecek rejimlerin neden olabileceği sorunlar üzerinde öngörü ve çözüm önerilerinde bulunma olanağı çok sınırlı. İki nedenden dolayı:

-Konu, anayasal ve siyasal sistem bütününde ele alınmadığı için,

-Yeni bir rejimi ithal gayretleri, bir kişinin beklentisini karşılamaya odaklandığı için.

Yanıtlanmayan soru: Hangi ihtiyaç, Türkiye’yi yeni rejim arayışına götürüyor?

Yoruma kapalı.