OHAL, KHK’zedeler/Sorumsuzluk Zırhı/ OHALİİK

OHAL, KHK’zedeler/Sorumsuzluk Zırhı/ OHALİİK

Rejimin, 15 Temmuz Darbe girişimini bahane ederek OHAL KHK’leri kisvesi altında işlediği hukuk dışı eylemler, kişisel haklar ve özgürlükleri temel alarak hareket eden bir rejimi değil, despotik kimliği olan bir iktidarı işaret ediyor. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu yazdı.

Olağanüstü hâl (OHAL), –açıklanan resmi nedene göre- 15 Temmuz kanlı darbe girişimi ile bozulan anayasal düzeni ve kamu düzenini yeniden sağlamak amacıyla ilan edildi.

Ne var ki;

-Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri (OHAL KHK) yoluyla tümüyle Anayasa dışı bir uygulama sonucu, en acımasız toplu kıyımlar yapıldı.

-OHAL yönetimi baskısı altında anayasal düzen kaldırıldı.

Böylece, OHAL’in ilan edilişiyle uygulanışı gerçekte iki farklı amaç izlemiş oldu.

I

OHAL KHK

OHAL KHK’ler, ‘yargısız infaz‘ için kullanıldı. KHK ek listelerinde adları yazılan on binlerce kişi, -başvuru hakkı dahil- bütün özgürlük ve haklarından yoksun kılındı.  2018 seçimleri sonrası da süren bu uygulama, hukuk tarihinin en büyük toplu kıyımı. Sorumluluk sahibi bir çok kişi yargıdan kaçırılırken; birçok yurttaş da adil yargılanma hakkı ihlal edilerek yargılandı; sayıları yüz bini aşkın ‘mühreç‘ ise, yargısal başvuru hakkından bile yoksun kılındı.

Anayasa md.120 çerçevesinde 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL,   iki yılın sonunda anayasal olarak kalkmış olsa da, 27. Yasama döneminin ilk mevzuatı olan 7145 sayılı yasa ile, OHAL önlemleri üç yıl daha uzatıldı. Böylece OHAL KHK yoluyla kullanılan yetkiler, valilere ve ilgili kurumlara aktarıldı.

Üç yılın dolmasına günler kala, uzatma kapsamındaki 3 yıllık süreler, CHP ve HDP‘nin yoğun itirazları üzerine, Genel Kurul aşamasında birer yıla indirildi. Büyük bir sermaye transferi yolunu açan ve ciddi yolsuzluklarla anılan bir düzenleme ile ticari şirketlerin  Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) kayyımlığına devredilmesi ve TMSF tasarrufuna konulmasına ilişkin süre ise, 3 yıl olarak korundu (7333 sy. Y.). Bu nedenle OHAL, yasal düzlemde kısmen de olsa sürüyor.

Her iki yasanın Anayasa’ya aykırı hükümlerinin iptali için CHP olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk. Yaklaşık 19 bin görevlinin kamudan ihraç edildiği 701 sayılı KHK’nin de AYM’ye götürülmesi için diğer KHK’lerde olduğu gibi yoğun emek harcadık. 1. Yargı paketi olarak tanımlanan 7188 sayılı yasada takipsizlik veya beraat alanlara ilişkin pasaport düzenlemesi yer almaktaydı. Düzenlemede hem kolluk soruşturması hem de pasaport verilmesinin takdire bırakılmış olması sebebiyle ilgili ibareler, AYM’ye başvurumuz sonucu iptal edildi. Yine OHAL KHK ek listelerinde yer alan kişilere yönelik ek tedbirlere ilişkin ayrıca bir başvuru yolu tanınmaması da AYM’ye başvurumuz sonucu iptal edildi.

 

SORUMSUZLUK ZIRHI VE  ‘ÜÇ MAYMUN‘ OYUNU

Belirtilen iki yasa ve öteki yasalara serpiştirilen yasaklayıcı yetkiler yanısıra,  yasal ‘sorumsuzluk zırhı‘, OHAL yönetimi keyfi işlemlerini sürekli kıldığı gibi ’siyasal ayak‘ kalkanı olma özelliği de taşıyor.

OHAL dönemi ve sonrasında Anayasa ve hukuk dışı karar alıcı ve uygulayıcılarını her türlü sorumluluktan bağışık tutan beş yasa:

*“ … hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” (18.10.16/ 6749 ).

*“ … hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.(8.11.16/6755)

*“… hukukî, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.(1.2.18/7071).

* “… hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz.” (5.12.19-7194).

*”… hukuki, idari, mali  ve cezai sorumluluk doğmaz.(11/11/20- 7256).

Kendini Anayasa üstü gören böyle bir Komisyon adil karar verebilir mi?  BAK dosyalarında açıkça keyfi kararlar vermiş olan geçici bir komisyonun, diğer dosyalar hakkında ne denli keyfi kararlar verdiğini tahmin etmek hiç de zor değil.

Beş yasada yer alan bu ortak kayıt, OHAL dönemi resmi işlemleri ve olası yaptırımları arasındaki sorumluluk halkalarını koparmak için. OHAL dönemi ve sonrası karar alıcı ve uygulayıcılarını her türlü sorumluluktan bağışık tutmak, FETÖ ile doğrudan veya dolaylı ilişkisi bir yana, yaşamı, hukuk dışı bütün oluşumlara karşı mücadele ile geçen insanlara ’yargısız infaz’ uygulayan sorumluları –başta, Cemaat’in eski müttefiki olan siyasileri- korumayı amaçlıyor. Böylece, gerçekte bir hukuk rejimi olan OHAL’in hukuk dışı bir rejim olarak kullanılmış olduğu da bizzat iktidar partileri tarafından itiraf edilmiş oldu.

Ne var ki, şu anda çoğu ya milletvekili olan (B. Yıldırım, N. Canikli, N. Kurtulmuş gibi) veya bakanlık koltuğunda oturan (S. Soylu, M. Çavuşoğlu gibi) ve OHAL KHK’ler altında imzası bulunan sorumlular, hiçbir şey olmamış gibi davranmakta; bütçe görüşmeleri vesilesiyle OHAL KHK’zedelere ilişkin sorular karşısında suspus: mahcubiyet mi, pişkinlik mi?

Açık olan üç maymun oyunu: Konuşmadım/durmadım/ görmedim.

 

BAK VE KESİNLEŞMİŞ YARGI KARARLARINI TANIMAYAN OHALİİK

Barış Akademisyenleri (BAK) dosyaları tipik örnek: Dönemin Başbakanı, ’hata düzeltilecek‘dedi.

Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Ağır Ceza Mahkemeleri (ACM)‘nin herkes için bağlayıcı olan ve kesinleşmiş bulunan kararlarına göre, ifade özgürlüğü kullanımı olarak Barış Bildirisi’ne rıza gösteren öğretim üyeleri ile terör örgütleri arasında “ irtibat ve iltisak“ yok.

Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonu (OHALİİK) ise, yargı kararları yokmuş gibi davranarak BAK dosyalarını tam beş yıl beklettikten sonra her biri için “ret“kararı verdi.

Kendini Anayasa üstü gören böyle bir Komisyon adil karar verebilir mi?  BAK dosyalarında açıkça keyfi kararlar vermiş olan geçici bir komisyonun, diğer dosyalar hakkında ne denli keyfi kararlar verdiğini tahmin etmek hiç de zor değil. Bu çerçevede binlerce kişi, hakkında hiçbir mahkûmiyet olmamasına rağmen kurum kanaati adı altında keyfi bir uygulama ile görevlerine iade edilmedi.

Ciddi bir meşruluk gölgesi altında 2017 Anayasa değişikliğine giden yolu açan anayasasızlaştırma; yöneticilerin, Anayasa’nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerini ihlali olarak özellikle Gezi olayları sırasında zirve yaptı (2013)

Böylece, açıkça hukuk dışı bir maşa olarak kullanılan OHALİİK’in de OHAL’in, darbe girişiminin sorumlularıyla mücadele etmekten çok, muhalefeti bastırmak ve siyasi iktidarın otoriter niteliğini pekiştirmek üzere kullanıldığı teyit edilmiş oldu.

Sonuç; yine üç maymun: AKP içerisinde veya sarayda hâlen görev yapan birçok aktörün Fetö irtibatı aleni iken, masumiyet karinesinden bile yararlanamayan binlerce yurttaş, adil yargılanma hakkından yoksun

 

‘SİYASİ AYAK‘ KALKANI

TBMM Darbe Komisyonu Raporu’nun nasıl karartıldığı, beşinci yılında günışığına çıkarken, FETÖ darbe girişiminin siyasi ayak kalkanı da tamamlanmış oldu: Darbe raporu, koruma yasaları ve OHALİİK. Bu sac ayağı kırılmadığı veya yok edilmediği sürece ‘Saray’ın dış bekçileri!  gölgesinde siyasal ayak arayışı,  bir avuntu olmanın ötesine geçemez.

Bu nedenle konu, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY) kurgusunun sonunu hazırlayan süreçler dışında okunamaz ve anlaşılamaz.

 

II.-

‘SİVİL ÖLÜ‘ KADAVRALARI ÜZERİNDE KURGULANAN   ‘ANAYASA‘

Tam bir resmi terör uygulaması olan OHAL keyfi yönetiminde, KHK’ler yoluyla dünya tarihinin en büyük toplu kıyımı sürerken biçimsel kurallarına bile uyulmadan yapılan Anayasa değişikliği ile 6 ayda, ‘siyasal iktidarı sınırlayıcı düzenekler bütünü‘ kaldırıldı.

Ciddi bir meşruluk gölgesi altında 2017 Anayasa değişikliğine giden yolu açan anayasasızlaştırma; yöneticilerin, Anayasa’nın emredici ve yasaklayıcı hükümlerini ihlali olarak özellikle Gezi olayları sırasında zirve yaptı (2013). 15 Temmuz 2016 başarısız darbe girişimi ise, sözde darbe mağdurları tarafından anayasal düzeni sonlandırma vesilesi olarak kullanıldı. İşte, 2017 kurgusunun doğrudan 3 itici gücü:

-“Bu hareket, Allah’ın bize büyük bir lütfudur” (CB Erdoğan).

-“Ülke yönetimi yasa ve Anayasaya uygun değildir ve de suç işlenmektedir” (D. Bahçeli/MHP, 16 Ekim).

– OHAL KHK’ler, darbe  girişimi ile ilişkisi olmayan, hatta ömürleri, -cemaatler dahil- bütün hukuk dışı yapılanmalara karşı mücadele ile geçen kişi ve kesimlere yönelik, “kitlesel imha aracı” olarak kullanıldı.  Evet ve hayır blokları, fırsat ve olanak bakımından eşit koşullarda yarışamadı; seçmen, bilgilenme hakkından yararlanamadı ve anayasal kamuoyu oluşamadı. Hukuk dışı ve en acımasız OHAL uygulamalarının zirve yaptığı bir sırada 18 maddelik Anayasa değişikliği oylandı (16 Nisan).

Demokratik hukuk devletinin, kurul ve kurumlarıyla inşasını öngören Anayasa değişikliği ve parlamenter sistem hedefi, bu yönüyle önümüzdeki seçimi hayati kılmaktadır.

24 Haziran 2018 seçimleri ardından yürürlüğe giren “anayasal kurgu”, en başta savunucuları tarafından bozuldu: PBDBY uygulamaları, anayasa dışı ve fiili durumlar hanesinde yer aldı.

Demokratik siyaset alanını daraltmak ve demokratik toplumu sönümlendirmek için PBDBY, yasama ve yargıyı araçsallaştırdı.

 

III.-

ANAYASAL OHAL NASIL AŞILABİLİR?

OHAL, konu bakımından sınırlı ve zaman olarak geçici bir hukuk rejimi olduğu halde, Anayasa değişikliğinin eşlik ettiği 6 yıllık uygulama, adeta kalıcı bir OHAL getirdi.

Bunda asıl sorumluluk, yürütmenin olmakla birlikte, yasama da sorumlu; zira PBDBY güdümündeki yasama çoğunluğu, Anayasa’ya açıkça aykırı yasaları oyladı. Yargı, Saray sopası olarak kullanılmak istendi; Anayasa Mahkemesi ise, tarihsel sorumluluğunu yerine getiremedi.

KHK’zedeler sorununu aşmak için en yoğun çaba gerek TBMM içinde gerekse dışında CHP tarafından gösterildi:

-Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’nun süreklilik taşıyan kararlı desteği.

-KHK’zedeler ile ilgili hak ihlalini doğuran her yasal düzenlemeyi AYM’ye götürmesi.

-Diğer partilerle ve ilgili kuruluşlarla işbirliği çerçevesinde adil yargılanma hakkını güvencelemek amacıyla 12 yasa önerisini hazırlaması (2019) ve birinin doğrudan KHK’zedelerin görevlerine döndürülmesine ilişkin olması: Teklif, hakkında hiçbir işlem yapılmamış, takipsizlik veya beraat kararı verilen mağdurların doğrudan iadesini önermektedir (TBMM’ye Haziran 2021’de sunuldu).

Ne var ki, bütün bu çabalar, bugüne kadar sınırlı birtakım ilerlemeler dışında sorunlara çözüm üretemedi.

Şu hâlde ne yapılabilir?

–Bilgi kirliğini önlemek ve doğru bilgiyi yaymak: ‘yargısız infaz’ işlemleri üzerinden zaman geçtikçe ve sorumsuzluk halkaları genişledikçe, üç maymun oyuncuları, mağduriyetleri bilgi kirliliği ile örtme çabalarını yoğunlaştırıyor. Yasa dışı örgütlerle ‘iltisak ve irtibat’ deneyimi bulunan aktörler olarak ‘sivil ölüm failleri’, dünyevi hukuk ve insan hakları savunucularını, kendi eski kirli ilişkileri ağına bulaştırma çabasını eksik etmiyor. Bu nedenle, yakın geçmiş siyasal ilişkiler ağı üzerine bilgilenme ve gerçek bilgileri toplumla paylaşma çabalarına ivme kazandırma gereği var.

–Hukuk yollarını –ulusal ve uluslararası ölçekte- sürekli zorlamak: Sürmekte olan yargısal başvurular izlenmeli ve etkililik testi sürekli güncellenmelidir.

-Hukuk yoluyla demokrasi mücadelesini genişletmek: Siyasal iktidarın el değiştirmesine yönelik çalışma ağını genişleterek, sonrasına yönelik hazırlıklar şimdiden yapılmalı. Bunların başında, sorumsuzluk zırhı yaratan beş yasanın yürürlükten kaldırılması, ‘özgürlük/eşitlik/adalet’ için adil yargılanma hakkı yasa önerilerinin yürürlüğe konulması ve liyakat yasasının hazırlanması gelmektedir.

Sonuç olarak, demokratik hukuk devletinin, kurul ve kurumlarıyla inşasını öngören Anayasa değişikliği ve parlamenter sistem hedefi, bu yönüyle önümüzdeki seçimi hayati kılmaktadır.

İbrahim Ö. Kaboğlu, 11 Eylül 2022, PolitikYol

Yoruma kapalı.