PBDBY yorgunu Türkiye…

PBDBY yorgunu Türkiye…

Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu’na göre “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değil, “Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme”, zira bu adlandırma hukuk devletinin gerekleriyle bağdaşmayan “sistem”i daha doğru tarif ediyor.

Önce, neden Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY)?

Sonra, nasıl yordu?

Nihayet, çıkış yolu nedir?

1) NEDEN PBDBY?

9 Temmuz 2018’de yürürlüğe giren 16 Nisan 2017 Anayasa kurgusu ile Devlet Başkanlığı ve Yürütme tek kişide birleşti. O kişi, parti başkanlığı görevini de üstlendi. Uygulama, 4. yılını tamamladı; 5. ve büyük bir olasılıkla son yılına girdi.

Tarihimizde bir ilk olan ve yandaşlarınca ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ (CBHS) olarak adlandırılan bu anayasal ve siyasal kurgu için siyaset ve bilim çevrelerinde farklı adlandırmalar yapıldı: “delegasyoncu demokrasi”, “popülist (yarışmacı) otoriter rejim”, “yozlaştırılmış, çarpıtılmış başkanlık sistemi” veya “otoriter başkanlık”, “hiper başkanlık”, “monokrasi”, “neo-patrimonyal bir çıkar ağı inşası” vb… Bütün bu kavramlar, siyasal çevrelerde daha sık kullanılan ‘tek adam yönetimi’ veya ‘ucube sistem’ vb. söylemler ile örtüşse de ‘parti başkanlığı’ olgusunu yansıtmıyor. Oysa parti genel başkanlığıCumhurbaşkanı Devletin başıdır. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanına aittir” (md. 104) hükmü kadar önemli olup, anayasal ve siyasal kurgunun parametresidir.

Bu nedenle, bu olguyu yansıtmayan her adlandırma, 2017 kurgusunun demokratik olmayan özelliğini eksik tanımlama riskini beraberinde getirir. Bu bakımdan, Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme (PBDBY), Anayasa madde 104 tanımı ve fiili durumu birlikte yansıtması nedeniyle yeğlendi.

Böyle bir adlandırma, demokratik hukuk devletinin temel gerekleri ile bağdaşmayan Anayasa kurgusunu meşrulaştırıcı kavramları kullanmaktan kaçınmamızı da sağlayabilir. İşte birkaç örnek:

Başkanlık rejimi mi, yoksa parlamenter rejim mi? Yanlış bir soru, çünkü kaldırılan parlamenter rejim yerine getirilen başkanlık rejimi değil.

Bakanlar Kurulu olmadığı için mi kabine toplanıyor? Aslında kabine demek de zor, çünkü kimlerin katıldığı bile belli değil.

Siyasal kararlar nasıl alınıyor? Siyasal sorumluluk düzenekleri gibi karar düzenekleri de tasfiye edildiğinden bütün kararları tek kişi alıyor.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi nedir? Böyle bir kavramın anayasal dayanağı bulunmadığı gibi, tarafsızlık öngören Anayasa madde 103 anlamında Cumhurbaşkanlığı yok; Hükümet zaten kaldırıldı; karar ve işlemlerde öznellik ve keyfilik, sistemden söz etmeyi de zorlaştırıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi Anayasa hükmüne göre aynı anda parti genel başkanı olabiliyor? Anayasa’da Cumhurbaşkanı’nın parti genel başkanı olabileceğine ilişkin hüküm bulunmadığı gibi, parti genel başkanlığı, Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlık andı ve Devlet başkanı sıfatına açıkça aykırıdır.

CB yardımcısı ve bakanlar, siyaset yapabilir mi?  Seçilmiş değil atanmış kişiler, TBMM önünde sorumlu olmadıkları gibi siyasal sorumluluk ve yürütme dışında tutulmuş olduklarından, siyasal partiler arasındaki siyasal çatışma ve tartışmalara katılamazlar.

2) PBDBY, TÜRKİYE’Yİ NASIL YORDU?

Kısaca,  Cumhurbaşkanlığı kararnameleri (CBK),  Cumhurbaşkanı kararları (CK)  ve “paralel yargı” yoluyla.

  • Kararnameler: Dört yılda çıkarılan ve toplam 2698 maddeden oluşan 106 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, “kapalı kapılar ardında, gerekçesiz ve sarayda atanmışlar” tarafından hazırlandı. Düzenlemelerin önemli bir kısmı, Anayasa’ya ve yasalara aykırı olup, çoğu zaman yasal düzenleme alanına girmektedir. Dahası, TBMM gündemini de, partisi ve Cumhur İttifakı aracılığıyla Cumhurbaşkanı belirlediğinden, 9 Temmuz 2018’den  günümüze derinleşen yoksulluk, işsizlik, döviz kurları, enflasyon, cari açık ve akaryakıttaki durdurulamayan artışa karşın Meclis, halkın ihtiyaçlarına çözüm üretmeye elverişli yasama çalışmalarından alıkonuldu. 

Yürürlükteki Anayasa’ya saygı ve demokratik Anayasa arayışı ekseninde tarihsel bir görev ve sorumluluk içinde,  Anayasa Mahkemesi’ne başvuru hak ve yetkisini kullanan CHP, 5. yasama yılı sonu itibariyle 106 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinden 81’inin Anayasa’ya aykırı hükümlerinin  iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

TBMM’nin bu 4 yıllık süreçte Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine uygulama alanı açmak için anayasal yetkisini eksik kullanması veya kullanmaktan kaçınması sonucu, Anayasa aykırılıklar zinciri ile sakat olup, bir tür “paralel yasama” alanı yaratan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil, yetki ve içerik yönlerinden Anayasaya aykırılığının yargısal denetimini adeta felç etti.  6’ncı ve son yasama yılına girerken Anayasa Mahkemesi, CHP’nin yaptığı -yasalar dahil – 170 başvurunun yalnızca 1/3’ü hakkında karar verdi.

Anayasa Mahkemesi,  27. Yasama dönemi yasa ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerine yönelik olarak uzun sürelerde çok az karar verdi. Denetleme görevinde en az ile yetinmesi olgusu ve son dönemde üyeliklere yapılan siyasi atamalar arasındaki bağlantı, AYM kararlarında açıkça gözlenebilmektedir.

  • Kararlar: CBK’ler dışında yaygın olarak kullanılan Cumhurbaşkanlığı kararları, sayı olarak 000’e yaklaştı . Yayımlanan kararların 684’ü acele kamulaştırma gibi mülkiyet hakkı güvencelerini ihlal eden kararlar olup içlerinde ormanlık alan sınırlarını keyfi biçimde değiştirmekten bu kamu arazilerinin sürekli satışına kadar geniş bir yelpazeye yayılmakta ve adeta “ülke talanı” için “hukuk kılıfı” hazırlamaktadır. İstanbul Sözleşmesi gibi insan hakları sözleşmelerinden çıkma sonucunu doğuran uygulamalar da, idari nitelikteki kararlar yoluyla “toplum mühendisliği” yapma iradesini dışa vurmaktadır. 
  • “Paralel yargı”! Dahası, PBDBY (ve ortağı), “masumiyet karinesi” ihlali ve bir tür “yargısal infaz” yoluyla savcı ve yargıçları harekete geçirmekte, sürmekte olan davaları yönlendirmekte veya kesinleşen yargı kararlarının uygulanmasını engellemektedir. Böylece, mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen Anayasa madde 138’in sürekli çiğnenmesi, Türkiye’de adeta bir tür fiili “paralel yargı” yaratmış bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın  Hakimler ve Savcılar Kurulu ile yüksek mahkeme üyeleriyle ilgili doğrudan ve dolaylı seçim yetkisinin genişliği, “paralel yargı” sürecine Anayasa’nın kapı aralamış olduğu öne sürülebilirse de, hiçbir biçimde meşru ve anayasal değildir.

Özetle, yürütme-yasama-yargı eksenine yayılan ve ‘kişi+parti+devlet birleşmesi’ sürecine ivme kazandıran PBDBY uygulamaları, Türkiye ülkesini, Türkiye toplumunu  ve Türkiye Cumhuriyeti’ni çok yordu. Bunu, ne devletimiz, ne toplumumuz, ne de ülkemiz hak ediyor!

3) ÇIKIŞ YOLU NEDİR?

Türkiye, dünya basın özgürlüğü endeksinde (2021) 180 devlet arasında 153’üncü, hukukun üstünlüğü endeksinde (2021) 139 devlet arasında 117’nci sıraya geriledi. Unvanları, Başkomutanlık ve Varlık Fonu Başkanlığı ekseninde hiçbir demokratik hukuk devletinde  olmayan bir kişisel iktidar fetişizmini yansıtan  Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet Başkanlığı ve Yürütme uygulaması, bir yandan, 2017 Anayasa kurgusunun iflası ve “her yerde hazır ve nazır kişi” iktidarının da sonu,  öte yandan seçimde geri sayımın başlamasıyla demokratik parlamenter sistemin haklılığını pekiştirdi ve kamuoyunda yurttaşlar tarafından da talep edilir hale geldi.

Bütün belirtilenlere, anayasa sürecine yönelik somut çalışmalar da eklenmesiyle, gelecek seçimlerde seçmenler, TBMM üyeleri ve CB için olduğu kadar anayasa iradesini de sandığa yansıtacaklar. Şu halde seçimler, yalnızca kurulu iktidarı değil, Anayasa değişikliğini gerçekleştirecek olan türev kurucu iktidara yönelik iradenin ortaya konması anlamına gelmekte.  Bu durum ise, 2017 Anayasa oylamasının tersi bir süreç: 2017, “anayasal halkoyu değil”, “plebisiter anayasa oylaması” ile anayasa üzerinden kişi oylanmıştı; bu kez bu paradigma tersine çevrilerek, yasama ve yürütme üzerinden “anayasal ve siyasal düzen oylaması” yapılacak. Haliyle, 2017’ hayır bloku, “evet”e çevrilecek: demokratik parlamenter sistem anayasası.

“Anayasa oylamasında neye evet?” sorusuna verilecek yanıt yalındır: “Sizin de katkılarınızla oluşturmakta olduğumuz ve birlikte tamamlayacağımız çifte sözleşmeye: toplum sözleşmesi ve doğa sözleşmesi”

Bu bakımdan,  geçiş dönemi, şu çifte işlevi öne çıkaracak: yönetim ve Anayasa değişikliği.

Yönetim:

– Cumhurbaşkanı (CB), parti başkanı olmayacağı için, yetkilerini tarafsız kullanabilir.

-Devleti temsil ve yürütme yetkisi, emredici Anayasa kuralları çerçevesinde parlamenter rejim ereğine kaydırılabilir;  CB yardımcıları ve bakanlar,  -dayanışma içinde- kabine modelini uygulamaya geçirebilir.

-Devlet yönetim yapısını darmadağın eden Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri yoluyla bu kez tam tersine anayasal sınırlara uyulmak kaydı ile liyakate dayalı kamu yönetimi düzenlemeleri hızlıca yapılabilir.

-Süre konusunda; geçiş dönemi için makul süre kaydı, ayrıca ele alınabilir.

Anayasa:

Bütün bunların güvencesi ne? Şu üçlü sözleşme: siyasal sözleşme, sosyal sözleşme ve doğa sözleşmesi.

Seçime giden yolda uzlaşan siyasal partiler ve özellikle liderleri, aslında üçlü sözleşmenin temellerini ve ilkini metin olarak hazırladılar:

Siyasal/etik sözleşme ile, “kendimiz anlaşıyoruz ve bu doğrultuda ülkeyi yönetme sözü veriyoruz” dendi:  GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM, 22 Şubat 2022.

Sosyal sözleşme;  topluma yönelik “Anayasa değişikliğini sizlerin katkısı ve katılımıyla birlikte yapacağız” vaadidir.

Doğa sözleşmesi ise;  doğal, tarihsel ve kültürel zenginliklerin,  yeryüzü parçası olarak Türkiye ülkesinin korunması ereğinde atılacak adımlardır. Bu sürece, özellikle gençleri ve çocukları da katmak,  gelecek kuşakların ‘ekosistemi korunmuş nitelikli bir ülkede yaşama hakkı’ nın,  siyasal sözleşme taraflarına yüklediği sorumluluktur.

Anayasa bilimi, bu çerçevede yürütülecek tartışmalara ışık tutmalıdır:

Egemenlik ve bağımsızlık simgesi olarak Anayasa’nın  yapımı, değiştirilmesi ve uygulama bakımından,  çocukları ve gençleri erişkinlerden daha çok ilgilendirir.  Demokratik anayasa sürecinde bilgilenme ve  katılım,  etkililik için de belirleyici:

-Toplumun bugünü ve geleceği için yaşamsal özelliği,  bütün yurttaşların,  özellikle gençlerin ve çocukların anayasal bilgilenme hakkını öne çıkarır.  Anayasal bilgilenme hakkı sağlanmadan siyasal, sosyal ve doğal sözleşme süreci üzerinde özgür kamuoyu ve duyarlılık oluşamaz.

-Bilişim çağı olanakları, görüş ve önerilerini alma yollarının açılmasıyla gençlerin ve çocukların  etkili katılımını kolaylaştırır.

-Bilgilenme ve katılım süreçleri içerisinde yer alanların  sahiplenmesi ölçüsünde  toplum sözleşmesi olarak anayasa, gelecekte etkili bir biçimde uygulanabilir.

Anayasayı kuşaklararası ilişkiler bağlamında düşünmek, çocukları ve  gençleri, gelecek kuşakların haklarının merkezine yerleştirmek anlamına gelir. Özellikle toplum sözleşmesinin en dinamik halkası olan – ve aynı zamanda üniversite öğrenimi dönemine denk düşen- 18-25 yaş kuşağı sürece katılabildiği ölçüde  anayasa, siyasal çatışma aracı olmaktan çıkarılarak, uzlaşma işlevi  görebilir.

Siyasal iktidarın sınırları  ve  insan hakları güvenceleri ötesinde Anayasa, ülkenin tarihsel, kültürel ve çevresel değerlerini de koruyan bir belge özelliğiyle  “doğa sözleşmesi” olarak anayasa, aynı zamanda üstün kamu yararı simgesidir.

Anayasa’nın kuşaklararası anlamının tartışılması, dünden yarına, tarihsel, ülkesel ve ulusal değerlerin de gündeme taşınması anlamına geldiğinden,  toplumun ortak belleği, Anayasa yoluyla biçimlenen kurumlara, kurallara ve değerlere saygı ile oluşur ve korunur.

Tek kişi iradesinin belirleyici olduğu yönetim tarzı ve etkileşim sürecinde birlikte tartışma sonucu alınacak kararlar arasındaki nitelik farkı, genç kuşaklara iyi anlatılmalı; ama asıl olan gençlerin,  kendileri için ortak yaşam belgesi niteliği taşıyan çifte sözleşmenin  yapımına katılmasıdır. Çoğulcu toplumsal yapıyı yansıtma özelliği kadar kuşaklar genişledikçe, uzlaşma yelpazesi de pekişir. Bu bağlamda, insan hakları bilimi ekseninde ideoloji tartışması, iktidar ve para için bütün değerleri silmeyi göze alan yerli ve yabancı işbirlikçileri, ortak değerler karşısında  en güçlü geriletme aracıdır.

Şu halde, anayasa oylamasında neye evet? sorusuna verilecek yanıt yalındır: “Sizin de katkılarınızla oluşturmakta olduğumuz ve birlikte tamamlayacağımız çifte sözleşmeye: toplum sözleşmesi ve doğa sözleşmesi.

Yoruma kapalı.