SEÇİLMİŞ CB, ŞİRKET YÖNETİYOR; ATANMIŞ KİŞİ DEVLET…

SEÇİLMİŞ CB, ŞİRKET YÖNETİYOR; ATANMIŞ KİŞİ DEVLET…

TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmekte olan Bankacılık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (sıra sy.176), 21 ayrı  yasada çok sayıda değişiklik yapan 39 maddelik.

Kurumsal olarak özellikle BDDK ve Türkiye Varlık Fonu öne çıkmakla birlikte, Devlet’in   ve hukukun yapılanma tarzı bakımından ciddi sorunların tohumlarını da ekiyor.

Anayasal düzlemde; madde 48 (çalışma ve sözleşme hürriyeti) ve 167( piyasaların denetimi) ile 26 (ifade özgürlüğü) açısından olduğu kadar, 104 (Cumhurbaşkanı’nın statüsü) açısından aykırılıklar içermekte.

 

BİO VE BDDK

Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK), “pazar ekonomisi” çerçevesinde finansal bağımsız idari otoriteler (BİO) şeklinde AB’ye uyum sürecinde elden geldiğince uzman ve özerk bir birim olarak yapılandırıldı (Bankalar K., 18.6.1999). 2005’te Bankacılık Kanunu ile yeniden düzenlenen (5411  sy.K.,19.10.2005) BDDK’nın,  BİO özelliği KHK-662 ile (10.11.2011) büyük ölçüde kaldırıldı. Şimdi torba yasa önerisi ile yürütmeye daha bağımlı hale getiriliyor.

 

TÜRKİYE VARLIK FONU

Buna karşılık, 6741 sy.lı yasa (19.8.2016) ile kurulan Türkiye Varlık Fonu (TVF), hukuku ve devleti sorguluyor. Neden?

Çünkü, Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak kurulan TVF Yönetimi Anonim Şirketi, hukuk kategorisinde yeri bulunmayan bir kuruluş. “Özel hukuk hükümlerine tabi” olduğu belirtilmekte ise de, Ticaret Kanunu yok sayılıyor;  başkan ise, Cumhurbaşkanı.

Anayasa’da, “Devletin başı” ve yürütme yetkisinin sahibi, Türk milletinin birliğini temsil eden kişi olarak tanımlanan CB, aslında bir kamu tüzel kişisi olarak Türkiye Cumhuriyeti temsilcisi. Ne var ki, Varlık Fonu Kanunu ile CB, bütün kamu tüzel kişilerini kapsamına alan (ve haydi haydi özel tüzel kişilerin de içinde yer aldığı) Devlet kamu tüzel kişiliği temsilcisi makam olarak bir şirketin yöneticisi.

Buna karşılık, kendisinin atadığı ve görevden aldığı CB yardımcısı, en azından şu dört anayasal unvanı kullanabiliyor: Cumhurbaşkanı, Devlet başkanı, Devletin başı ve başkomutan. (6771 sayılı yasa yürürlüğe gireli henüz iki yıl olmadı; ama yardımcının CB’ye vekalet süresi iki ayı buldu).

 

RİSK GRUBU: BANKALAR VE VARLIK FONU

Torba yasa önerisi madde 3, bankalar için “risk grubu”nu düzenliyor: Banka “yöneticileri ile bunların eş ve çocukları, birlikte veya tek başına, doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettikleri … veya yönetim kurulu  üyesi ya da genel müdürü oldukları ortaklıklar bankanın dahil olduğu risk grubunu oluşturur”.

Ne var ki,  TVF şirketi başkanı (CB Erdoğan) ile başkan vekili (Hazine ve Maliye Bk. Albayrak) arasında kayınpeder-damat ilişkisi var. Bir yerel banka için risk grubu oluşturan akrabalık ilişkisi, Türkiye Varlık Fonu için nasıl geçerli olmaz?

Üstelik, TVF, bankalar ile karşılaştırılamayacak derecede üstün ve  geniş yetkilere sahip olup,  özel bankalar üzerinde BDDK yoluyla sınırsız baskı gücü var.

 

KİŞİ MERKEZİLEŞMESİNDE 4. BOYUT MU?

Yasama, tek kişilik yürütme vesayeti altında; yargı ise güdümünde. Yerel yönetimler üzerindeki  “kılıç”, kültürel-çevresel ve doğal değerler üzerinde de sallandırılıyor. Şimdi bütün finansal düzenlemeler, tek kişilik yürütmeye kaydırılıyor.

“Gerçeğe aykırı bilgiler yayma yoluyla manipülasyon” ifadesi, düşünce özgürlüğü ile; Anayasa ve hukuk dışı yollarla merkezileşme de,  Devlet’in, “özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlama”  ve “para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlama ve geliştirme” yükümlülüğü ile çelişiyor.

Özetle, ekonomik kamu hukukunun askıya alındığı bir ülkede, iktisadi liberalizm değil iktisadi totalitarizm; ama daha açık olarak iktisadi çöküş tehlikesi baş gösterir.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 20.02.2020)

Yoruma kapalı.