TBMM KENDİ GÜNDEMİNİ NE ZAMAN BELİRLER?

TBMM KENDİ GÜNDEMİNİ NE ZAMAN BELİRLER?

Anayasa gereği TBMM, aksine karar alınmadıkça 1 Temmuz-1 Ekim tarihleri arasında yasama etkinliklerinde bulunmuyor. Bu süre, 15 Temmuz-1 Eylül şeklinde yarı yarıya kısaltılmalı. Dahası, Meclis’in Genel Kurul olarak haftalık çalışma günleri, Salı,  Çarşamba ve Perşembe ile sınırlı. Çoğunlukla Komisyon toplantıları da aynı günlerde yapılıyor.  Genel Kurul ve Komisyon arasında koşturma gereği yaratan bu durum, yasama çalışmalarının verimini düşürüyor.

TBMM,  27. Yasama döneminin tümüyle COVID-19 pandemisiyle örtüşen 4. Yasama yılında,  sosyal devlet gerekleri doğrultusunda düzenlemeler yerine, genellikle işverenler lehine, salgın hastalıkla ilişkisi olmayan ve ivedilik taşımayan yasalara öncelik verildi.  Salgın önlemleri ile ilgili olarak bölük pörçük düzenlemeler ötesine geçilemediği gibi, Umumi Hıfzıssıha Kanunu güncellemesi veya salgın hastalıkları OHAL yasası üzerine bir çalışma yapılmadı.

Son haftaya sıkıştırılan iki yasa, gündemin Meclis dışından belirlendiğini apaçık biçimde ortaya koydu.

12 Temmuz pazartesi günü Plan ve Bütçe Komisyonu (PBK), bir adsız torba yasa için apar topar toplandı. Hemen hemen madde sayısı kadar yasada değişiklik yapıldığı için, bir torbadan çok “toplama yasa önerisi”. Metin içine dağıtılan 3 madde, ana amacı yansıtıcı: OHAL üç yıl daha uzatılacak.

İki gün süren Komisyon toplantısı, doğal olarak üç yıl uzatma öngören üç madde üzerine yoğunlaştı.

Salı günü, Genel Kurula, 255 sıra sayılı Turizmi Teşvik torba yasa önerisi getirildi. 15 Temmuz sabaha karşı ancak 1. Bölüm bitirilebildi.

Cuma günü, Genel Kurul’a bu kez, 277 Sıra sayılı “adsız yasa” önerisi önerisi getirildi.

Cumartesi “adsız yasa” görüşmeleri sürdü; Pazar sabahı 08.00 gibi tamamlandı. Ara vermeksizin, Turizmi Teşvik torba yasa önerisi 2. Bölümünden devam edildi. Böylece Genel Kurul, kesintisiz 25 saat çalışarak bu öneriyi de yasalaştırmış oldu.

12 Temmuz haftası, TBMM tarihinde açık bir kırılma olarak da görülebilir; üstelik çok yönlü olarak. Burada genel gözlemler ile yetinilecek.

TURİZMİ TEŞVİK TORBA YASA ÖNERİSİ

Nisan ayı başında kabul edilen öneride hangi sorunlar vardı?

-Anayasa’ya uygunluk incelemesinde İçtüzük md.38 gerekleri yerine getirilmemişti.

-Yasa önerisi, kıyılar, ormanlar, meralar, kışlak ve yaylalar başta gelmek üzere doğal ortamları ilgilendirdiği halde, ne etki analizi ne de  ÇED yapılmıştı.

-Yasa önerisi, bir yandan, kentsel, kırsal ve kültürel çevre üzerine, öte yandan, tarih, kültür ve tabiat varlıkları üzerine  birçok hüküm öngördüğü halde bütüncül olarak kamu yararı açısından değerlendirilmemiş ve komisyon görüşmeleri saatlere sıkıştırılmıştı.

Ya 13 Temmuz günü?

Önce, usul yönünden  Anayasa’ya aykırılık öne sürüldü. Sonra, Komisyon aşamasında var olduğu söylenilen yasa etki analizi soruldu; nihayet, aradan geçen zaman içinde neden ÇED yapılmadığı.

Yanıtı verilmeyen gecikmeye ilişkin soru: Teklif, Genel Kurul gündemine  neden aylarca alınmadı ve bu süre içinde  toplam 5 hafta Perşembe günleri çalıştırılmayan  Meclis’in uzatmalı çalışma dönemine rastlatıldı?

Bu yanıtsız sorular, yasamadaki özensizliği ve etik sorunu da ortaya çıkarıyordu.

OHAL UZATMASI

Sorunlar yumağı içinde şu üçü kayda değer: anayasallık sorunu apaçık. Yirmi kadar yasada değişiklik öngören öneri, üstelik temel yasa olarak görüşülmeye başlandı; oysa İçtüzük md.91 tanımının hiçbir öğesine uymuyordu bu öneri metni. Dahası, Temmuz 2018’de 3 yıllık ilk OHAL uzatma öngören öneri Adalet Komisyonunda görüşülmüş iken, şimdi neden  PBK’ye gönderildiğine dair hiçbir açıklama yoktu.

Ama daha önemlisi, Anayasa’ya açıkça aykırı olan OHAL düzenlemelerini üç yıl daha uzatma gerekçesi yoktu. Üç yılda ne yapılmıştı ve gelecek üç yılda ne yapılacaktı?

Olağanüstü hal ilanı (Any.,md.119) dışında yasa yolu ile  OHAL yönetimi kurulamayacağına göre, AYM’ye götürülen 2018 düzenlemesi gibi bu öneri de, Anayasa düzeni dışında yer alıyordu.

Ne var ki, 3 günlük CHP-HDP-İYİ P.  muhalefeti, 3 maddenin ikisinde 3 yıllık sürelerin 1 yıla indirilmesiyle sınırlı bir kazanım sağladı.

“DÖKÜLÜYORLAR”

Komisyon görüşmelerinde uzatma gerekçesi üzerine sorulara yanıt bir yana, Cumhurbaşkanlığı temsilcisi bile yoktu. Bakanlık temsilcilerinin birbiriyle çelişen açıklamaları, şöyle bir kanaat uyandırıyordu: “en kötü parlamenter rejim, parti başkanlığı yoluyla Devlet başkanlığı ve yürütme” ucubesine yeğlenmeli.

Nitekim,  “dökülüyorlar”  gözlemime, bir bakan yardımcısı aynen katıldı.

Bu dayatma, MHP’li vekillerin rahatsızlığına ve AKP içindeki muhaliflere tanıklık etme olanağı yarattı.

“ÇİN ORDUSU VE ÇİL YAVRUSU”

Boş AKP sıraları nedeniyle toplantı yeter sayısı istenmesi üzerine, yoklama için bir anda salona giren ve sayımla birlikte salonu boşaltan vekiller için, Özgür Özel’in “Çin Ordusu gibi geliyorlar, çil yavrusu gibi dağılıyorlar” betimlemesi, son oturumda  10-15 kez gerçekleşti.

AKP Grup başkanı ve 4 grup başkan vekilinin sürekli nöbet tutması, 180 vekili salonda tutmaya yeterli olmadı; ama CHP’nin nöbetçi tek grup başkan vekili Ö. Özel’in sürekli yoklama istemesi, onları uyanık tutmaya yetti.

İKTİDAR MI, PARA MI?

OHAL düzenlemelerini Anayasa dışı yollardan uzatma amacı açık: hukuk devleti ve insan hakları savunucularını daha çok baskı altına almak, demokratik siyaset alanını daraltmak ve böylece, siyasal iktidarın eldeğiştirme yollarını tıkamak.

Turizmi Teşvik yasası ise, daha çok döviz girdisi beklentisini öne çıkardığı için, kamu yararı veya sürdürülebilir gelişme bir yana, sürdürülebilir turizm kavramına bile yabancı. Şu halde burada da ana amaç, para.

İktidar ve para için, “sandviç ikizi” olarak nitelenebilecek iki yasa, TBMM’de  iki bakan dayatması ile kabul edildi. Sırasıyla toplum ve  ülke ile ilgili olan ve gelecek kuşakların iradesini bağlamaya yönelik iki öneri, iki 15 Temmuz ve Kurban bayramı arası tatile sıkıştırılarak ve  halkın, temsilcilerinin etkinliklerinden bilgilenmesi engellenerek yasalaştırıldı.

TBMM’nin saygınlığına bir kez daha gölge düşürmüş olan sandviç yasalar, “parti başkanlığı yoluyla Devlet başkanlığı ve Yürütme” için sonun başlangıcını doğrulamış oldu. Kuşkusuz, demokratik siyaset ve demokratik toplum daha çok öne çıkarılabildiği ölçüde, AKP-MHP ittifakındaki rahatsızlıklar halka daha iyi anlatılabilir. TBMM’nin kendi gündemini belirleyebileceği parlamenter rejim için, söylem, işlem ve eylem bakımından “demokratik muhalefet tarzı özeleştirisi” ile işe başlamalı.

Bayram için; 25 saatlik oturumda son konuşmamın son cümlesi: “Flora, fauna ve homo sapiens” birlikteliğinin hiçbir zaman göz ardı edilmediği, Anadolu ve Rumeli bütünlüğünün muhafaza edildiği ve kanallarla parçalanmadığı ve Türkiye’nin çölleşmediği nice bayramlar diliyorum.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 22 Temmuz 2021)

Yoruma kapalı.