Tezkere: ‘Gül’mek mi? Ağlamak mı?

Tezkere: ‘Gül’mek mi? Ağlamak mı?

Türkiye, uluslararası hukuk ve onun I belirlediği çerçevede ulusal hukuk tarafından meşru kabul edilmeyen bir kuvvet kullanımına katıldığı takdirde, bu tavrın doğuracağı hukukî sonuç açıktır: Uluslararası hukuk ve Türkiye Anayasası’na açıkça aykırılık.

Bu nedenlerle, işgale karşı kurulmuş bir Meclis’in devamı olması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini, ahlaken, hukuken ve siyaseten kabul edilmesi mümkün olmayan kuvvet kullanılmasına ilişkin bir izin tezkeresine ret oyu vermeye çağırıyoruz” [İnsan Hakları Danışma Kurulu’nun (İHDK) ı.Toplantı Bildirisi Metni, 26.02.’o3J.

Başbakanlık Teşkilat KHK’sında değişiklik yapan 4643 sayılı Yasa ile kurulan İHDK, ilk kez 26.02.03 tarihinde toplandı. Seçim yoluyla yönetimini oluşturduktan sonra, ilk ve tek madde olarak, gündemine tezkereyi aldı.

Bildiri metni, basına duyurulmak amacıyla, anında İnsan Haklarından sorumlu Başbakan Yardımcısı E. Yalçınbayır’a gönderildi. İki gün sonra TBMM, iki oy farkla tezkereye ret oyu verdi. (I. AKP Hüküme-ti’nin Başbakanı GüPdü…) Buna karşılık, tam 7 ay 7 gün sonra Meclis, bu kez hükümete Irak’a asker gönderme konusunda yetki verdi.

İHDK, İçişleri Bakanı A. Aksu’nun katılımıyla “İşkence ve Kötü Muamelenin Önlenmesi RapooTnu görüştüğü 8 Ekim 2003 günlü toplantısının sonunda şu görüşü kamuoyuna açıkladı:

“Hem uluslararası hukuka aykırı, hem ahlaken kabul edilemez bir durum arz eden Irak işgaline asker göndererek katılmanın, çok ağır insan hakları ihlallerine yenilerinin eklenmesine yol açacağı gerçeğinden hareket ederek;

Askerliği meslek olarak seçmemiş bulunan, zorunlu askerlik görevlerini yaparken Irak’a gönderilecek olan, binlerce gencimizin, yaşam hakkını ciddi bir biçimde tehlikeye atacağını düşünerek;

Halkımızın ve Irak halkının ezici çoğunluğunun görüşünün de bu paralelde olduğunu bilerek;

Danışma Kurulumuz, Hükümetimizi, aldığı izni kullanmamaya çağırır. Türkiye, barışa ve insan haklarına, Irak’ın gayrımeşru işgaline katılarak değil, katılmayı reddederek katkıda bulunmalıdır”.

İki ay sonra, İnsan Haklarından sorumlu Başbakan Yardımcısı A. Gül’e, İHDK’nın önüne çıkarılan engellerin nedeni sorulduğunda, “Ben Dünya barışı için yoğun çaba harcarken, Irak konusundaki bildirinizi doğrusu yadırgadım” şeklinde yanıt verdi.

İki hafta sonra hükümetin diğer bir güçlü bakanı, İHDK’ya çıkarılan engelleri, “iç darbe” şeklinde nitelendiriyor.

Bir yıl sonra hükümet, İHDK’yı “askıya” (!) alıyor.

5 Eylül 2006 günü ise, TBMM bu kez, dikensiz bir gül bahçesi görünümü sergileyerek, 340 kabul oyuyla, Lübnan’a asker gönderme kararı veriyor.

Kısacası, 2003 ilkbaharından sonraki sonbaharlar, engelleri birer birer aşan hükümetin güçlenmesini (!) simgeliyor.

Gazetelere göre “Keşke 1 Mart’ta Irak’a asker gönderseydik” diyen Başbakan “Erdoğan, 1 Mart tezkeresinin reddedilmiş olmasından duyduğu üzüntüyü hiç unutmadığını ifade ediyor. Bilindiği gibi sayın Gül ise, 1 Mart tezkeresi reddedilince Erdoğan’dan daha da ileri giderek ağlamıştı”.

5 Eylül tezkeresi ise, Sayın Gül’ü (ve hükümeti) güldürdü. Dileriz sonuçları, başkalarını (ve Türkiye’yi) ağlatmaz.

Yoruma kapalı.