“ “TÜRKİYE ÖZGÜRLÜK HARİTASI”: anlamı ne? ”

- Devamı için tıklayınız -

“ TÜRKİYE ÖZGÜRLÜK HARİTASI”: anlamı ne?

“Sosyal vurgu” ve “iktisadi vurgu”, sırasıyla 1961 ve 1982 Anayasalarında anlayış farkına işaret ediyordu. Öyle ki, 1961’de sosyal hak olarak düzenlenen mülkiyet hakkı, 1982’de klasik özgürlükler arasında yerini aldı. Böylece, daha güvenceli bir anayasal statü sağlandı. Yine, özgürlüklere ilişkin madde gerekçeleri yetersiz olduğu halde, md.35, ayrıntılı bir gerekçeyle pekiştirildi. Ne var ki, düzenleme ve uygulamalar, mülkiyet hakkının anayasal güvencesine meydan okuyor. Bunda,TOKİ uygulaması öncülük yaptı…

Danıştay: “Acele kamulaştırma” ya “DUR!”

Anayasa’ya göre, kamulaştırma, “kamu yararının gerektirdiği hallerde, kanunda gösterilen esas ve usullere göre” yapılır (m.46).

Bakanlar Kurulu ise 14.9.2004’te, “… elektrik, doğalgaz ve petrol piyasalarının faaliyetlerinin gerektirdiği ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunca yapılacak kamulaştırma işlemlerinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. Maddesinin uygulanacağı” yönünde karar verdi. 1939’da çıkarılan bu yasaya göre; “ Milli Müdafaa Mükellefiyeti kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleciliğine bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz …mala el konulabilir.”

“Savaş Hukuku” içinde istisnai bir kamulaştırma yolu olarak getirilen “Acele Kamulaştırma” uygulamasına Danıştay, “dur” dedi: “…acelelik hali ve bu hali gerekli kılan durumlar ile gerek acele kamulaştırmanın konusu, gerekse acele kamulaştırılacak taşınmazlar açıklıkla gösterilmek suretiyle acele kamulaştırmanın kapsamı ve çerçevesinin belirlenmesi, yasa koyucu tarafından acelelik halini belirleme konusunda Bakanlar Kurulu’na tanınan yetkinin başka bir makam ya da merci tarafından kullanılması sonucunu doğuracak, yetki devrini içerecek unsurlar taşımama(lı)… ‘ acelecilik hali’nin Enerji Piyasası düzenleme Kurumunca yapılacak tüm kamulaştırma işlemleri gösterilerek konu yönünden bir sınırlama içermediği, çerçeve çizilmediği, ‘acelecilik hali’nin somut olarak belirtilmediği, uygulama açısından süreklilik öngördüğü gibi Bakanlar Kurulu’na tanınan yetkinin başka makam ya da mercilerce takdir edilerek kullanılmasına olanak sağladığı, mülkiyet hakkının korunması, kullanılması ve sınırlandırılması yönünden belirsizlik yarattığı, mülkiyet hakkı ile sınırlandırılması arasındaki dengenin neden gösterilmeyerek zedelendiği” gerekçesiyle, yürütmenin durdurulması kararı verildi (E. 2011/6395, 14.12.2011, bildirim ta.: 20 mart).

Bu kararın anlamı ne? :“Başta Dersim-Peri Suyu olmak üzere hakkında dava açılsın ya da açılmasın, Reşadiye’de, Solaklı’da, Efemçukuru’nda, Hasankeyf’de, Loç’da, Senoz’da ve Türkiye’nin bütün diğer yörelerinde Bakanlar Kurulu kararı yada EPDK kararıyla el konulan taşınmazlar gerçek sahiplerine iade edilmelidir. Afet yönetimi ya da kentsel dönüşüm, üçüncü köprü projeleri bahanesiyle sermayeye yaşam alanlarımızın peşkeş çekilmesini öngören bütün kanun tasarılar ve kararlar geri çekilmeli, uygulamalar sona erdirilmelidir.”( Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu, 3. köprü Yerine Yaşam Platformu, Kent Hareketleri Bileşenleri).

“Sermaye: sınırsız dolaşım/ demokratik muhalefet: seyahat bile yok!”

Doğa tahribatını rant kapısı haline getiren uygulamalar, “tabii afet ve ağır ekonomik bunalım sebebiyle olağanüstü hal” rejiminin (Any., md.119) , neden kağıt üstünde kaldığını açıklamakta:

– Anayasal güvenceli mülkiyet hakkının özünü zedeleyici uygulamalara karşın, sermayeye yine Anayasaya aykırı olarak “asli tasarruf yetkisi” tanınıyor. Bu yolla, kişilerin mülkiyet hakkı tehdit etmenin ötesinde, doğal ortam ve sulak alanlar giderek yok ediliyor.

– Zorunlu eğitimin, 4+4+4 şeklinde üçe bölünmesini amaçlayan yasaya karşı çıkan Eğitim-Sen üyelerinin toplu olarak veya tek başına Ankara’ya gitmeleri engelleniyor ve gözaltına alınıyor: öğretmenlerin sadece toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlükleri değil, seyahat özgürlükleri de kısıtlanmış oluyor… Buna karşılık, anayasa aykırı yasa ile, yasaya aykırı idari işlem ve uygulamalarla sermaye, ülke bütününde hiçbir sınır tanımadan dolaşabiliyor.

Öğretmen, yetişmelerine katkıda bulunduğu gelecek kuşakların kaderi için belirleyici olan yasal düzenleme karşısında demokratik tavır koymak için Ankara’ya gidemiyor; sermaye güçleri ise, çevresel ve doğal yapı üzerinde sürekli tahribata yol açacak faaliyetler için ülke bütününde dolaşabiliyor.

Vargı: “ ülke”nin bugünü ve geleceği için, demokratik muhalefet , direnme hakkı ve hukuk üzerine yeni bakış açıları ve siyasal mücadele araçlarını geliştirme gereği acil…

Yoruma kapalı.