TÜRKİYE’NİN İSLAMİ YÖNETİMİ

TÜRKİYE’NİN İSLAMİ YÖNETİMİ

Batılılar, iktidarının ilk yıllarında, “ılımlı islam” veya “ılımlı islamcı parti” olarak nitelendirdikleri zaman, AK parti kurmayları, “biz islamcı parti değil, muhafazakar, maneviyatçı bir partiyiz” şeklinde anında tepki veriyorlardı.

“Arap baharı” ile girilen dönemde, bu söylem, çoktan aşılmış görünüyor. Şöyle ki; AK Parti, eylemlerinden bağımsız olarak, söylemini laiklik vurgusu üzerine oturtmuş bulunuyor. Bunu, Mısır-Tunus hattında gerçekleştirdiği seyahatte başbakan sürdürdü.

Kuşkusuz, 14 Ocak “Yasemin Devrimi” sürecinde dördüncü kez geldiğim Tunus’ta, AKP- Ennahda ilişkisi (mali yardım, heyet ziyaretleri) üzerine dillendirilenler bir yana, “Türkiye”, Ennahda lideri R. Gannuşi tarafından seçim malzemesi olarak kullanıldı: “Türkiye’de islami bir yönetim var; islami yönetim sayesinde Türkiye çok ilerledi. Türkiye, islamdan zarar gelmediğini kanıtladı. Şu halde neden korkuyorsunuz dinden? Verin oylarınızı biz de güçlenelim…”

Gannuşi, bırakın, “muhafazakar- maneviyatçı parti” söylemini, Batılıların “ılımlı islam” nitelemesini de çok geride bırakarak, Türkiye’de islami bir yönetim olduğunu vurgulayarak oy topladı. Seçim sonuçlarına göre, Ennahda Partisi, oyların %41’ni alarak, 217 üyeli Anayasa Meclisi’nde 89 sandalye elde etti.

Seçimi düzenleyen kanun hükmünde kararname, Meclis’in görevini Tunus için yeni “Anayasa yapımı” olarak belirledi. Yani, Anayasa Meclisi’ni bir asli kurucu iktidar olarak öngördü. Bu konuda yaptığı, devrimin amaçlarını kaydetmekle sınırlı kaldı: demokrasi, özgürlük, eşitlik, sosyal adalet, haysiyet, çoğulculuk, insan hakları, iktidarın barışçıl eldeğiştirmesi.

“KARTACA SAVAŞLARI”

Anayasa yazımı için seçilen Meclis, henüz toplanmadan koalisyon pazarlıkları başladı. Ennadha, Meclis’e sırasıyla 29 ve 20 üye ile giren Cumhuriyet İçin Kongre (sol) ve Ettakol (sosyal demokrat) partileri ile anlaştı. Meclis, Bardo Sarayı’nda ilk toplantısını seçim tarihinden bir ay sonra gerçekleştirdi. Hükümet pazarlığında aslan payı, haliyle Ennadha’ya kaldı. Çünkü, başkanlıkların paylaşımında, Cumhurbaşkanlığı, Cumhuriyet İçin Kongre lideri Mazruki’ye, Meclis Başkanlığı ise, Ettakol lideri Ben Jaafar’a verildi; ama, Ennadha’nın hazırlığı Hükümete yönelik. İktidar paylaşımına yönelik pazarlıklar, “Kartaca savaşları” na benzetildi.

Seçimlerin üstünden 45 gün geçtiği halde, Anayasa çalışmaları bir yana, hükümetin Meclis üyelerinden mi, yoksa Meclis dışından teknokratlardan mı oluşacağı bile belli değil. Önceki gün yapılan hararetli toplantıda, sıra ancak “mini anayasa”ya geldi. Bununla, geçiş dönemi düzenlemeleri yapılacak, yani kurulu iktidarın nasıl çalışacağı…

ÇAPRAZ BASKI…

“Seçilmişlik sarhoşluğu” devam ederken, beklenti ve belirsizlikler içiçe geçmiş durumda: bir yandan, artan yoğun işsizlik, öte yandan, geçen aylara göre giderek daha görünür hale gelen “dinsel fanatizm”.

“Arap Baharı”nın turizme indirdiği darbe, ekonomik darboğaz ve işsizliği körüklemiş bulunuyor. Bu nedenle, Ennadha’dan kaygı duyan çevreler bile, “gelsin bir an önce iktidara, ülke gerçekleri ile yüzleşşsin, ayakları yere basmaya başlasın” diyorlar.

Fakat öte yandan, üniversite çevrelerinin tedirginliği, dışarıdan yönlendirilen baskılarla giderek yaygınlaşıyor. Geçen Perşembe, Üniversite öğretim üyeleri, grev yaparak derse girmedi. Bunun gerekçesi, Manuba Üniversitesi Edebiyat Fakültesi dekanlık makamını, öğrencilikle ilgisi olmayan bir “baylar” grubunun “istila” etmesi idi. Amaçları, “mikap”lı (yani burka) kız öğrenciyi Fakülte’ye sokmaktı. Gannuşi ise, “tümüyle örtülü üniversiteye girilmez” demek bir yana, uzlaşmak gerekir, türünden ikircikli açıklamalar ile yetiniyor. Bu süreçte, mikaplı öğrenciler, örtülü diğer öğrencilere, “siz neden mikap örtmüyorsunuz” diye baskı yapıyor. Fakülte, öğrenime hala kapalı…

HELAL VE HARAM OYLAR

“Gannuşi Türkiye’yi kullanmasaydı, oy oranı ne kadarda kalırdı?” diye soruyorum öğrencilere. Sayı veremeseler de, söyleminin oy yüzdesini arttırmış olduğuna itiraz eden yok. Şu halde, diyorum, Gannuşi’nin yalan ve gerçekleri manipüle edici seçim propagandası ile elde ettiği oylar haram. “Haram oyları çıkarsak, acaba ne kadar helal oy kalır?” şeklinde sorgulamaya devam ediyorum. Özellikle ön sıralarda oturan başörtülü kız öğrencilerın gülen gözlerini kızaran yanakları ele veriyor. Ama hiçbiri itiraz edemiyor…

Teselli kaynağı şu: Sfax Üniversitesi Hukuk Fakültesi kamu hukuku yüksek lisans1 ve 2 öğrencileri, Türkiye’deki anayasal gelişmeler ve insan haklarının uluslararası korunması konularıyla çok ilgili. Yüz kadar öğrenci yirmi saat boyunca, benimle yoğun tartışmalar yapıyor; çünkü, ülkelerinin geleceği için nasıl bir anayasa yazılacağını merak ediyor…

Yazıyı burada noktalamak gerekiyor; ama, Edebiyat Fakültesi kapalı olan Manuba Üniversitesinden yazılması, Tunus’un bugünü ve geleceği hakkında belirsizlik ve çelişkileri yeniden belleğe taşıyor…

Yoruma kapalı.