“ Yargı ve demokrasi ”

- Devamı için tıklayınız -

-Yargı, demokrasi faktörü: yargı görevine intisabın, her türlü siyasal tercihin dışında, adayların münhasıran yeterliliğini ölçen bir usul ile sağlanması önemlidir. Güçlü ve mesleki bir kültür oluşturmak, topluma açık, sorumluluk etiğinin ve yargılanabilir konumda olanların güvenine dayanan bir deontolojinin damgaladığı mesleki bir kimliğin sürekliliğini sağlamak… İşte, kendini demokratik olarak ilan eden bütün ülkelerin paylaşmak durumunda oldukları, yargıçların başlangıçtaki ve sürekli formasyonunun amaçlarından birkaçı. Yargılama hakkı ve ödevi, yargıcın demokrasi üzerinde sahip olduğu pay ile açıklanır.

Yargı, özgürlüklerin güvencesidir; fakat ülkenin böyle bir demokratik işleyişe olanak tanıyan Anayasa ve hukuki düzenlemelere sahip olması gerekir. Siyasal yaşam da etkili ve gerçek bir denetime tabi tutulmalı…

-Yargı, demokrasi aktörü: demokrasi ve adaletin kaderi arasındaki sıkı bağlantıyı gözardı etmek, özgür ve güçlü bir yargının, demokrasinin korunması ve ilerle-tilmesinin zorunlu bir aracı olduğunu görmezlikten gelmektir. Siyasal işleyişi denetim gereği, adalete, etken ve süreklilik taşıyan temel bir rol vermekte…

Yargı erki, bir yandan belli sayıda güvenceden yararlandığı; öte yandan, hak ve özgürlükleri etkili bir biçimde koruyabildiği ölçüde ancak demokrasi etkeni olarak ortaya çıkabilir.Öncelikle, siyasal iktidar karşısında bağımsız olması ölçüsünde yargıçlık statüsü, misyonunu yerine getirmesini güvenceleyecek nitelikte, temel bir hukuki araç olur.Bununla birlikte statü, kendi başına yargıçları korumaya yetmez. Yargıçların kendileri de, devşirilme biçimi ve formasyonları sayesinde, bağımsızlık kültürünü geliştirebilirler. Meslek etiği, onlara, yargı faaliyetinde çok yönlü kuşatmaların dışında kalma olanağını sağlar.

Adaletin asıl misyonu, temel hak ve özgürlükleri korumaktır. Yurttaşları koruma kapasitesi, diğer iktidarlara karşı bağımsız olmasından kaynaklanır; meşruluğu ise, toplumun bütün üyelerince saygı duyulan hukuku uygulamasından gelir. Yargı kendisini araçsallaştıracak herhangi bir hukukun hizmetine konulmamalı.

Yöneticilerden hesap sorma özelliğiyle yargı, demokrasi “antrenörü” olarak da görülür. Anayasal, idari ve mali denetim sayesinde yargı, hukuk devletinin ve saydamlığın temel taşıdır Özetle, bir yandan, demokrasi faktörü olarak oluşturulmuş ve güçlü bir etik anlayışın damgaladığı bağımsız ve tarafsız bir yargı; öte yandan, hukuka ve adalete serbest giriş hakkı ile yargı, demokrasinin aktörü olmaya yönelir. Bu bağlamda, demokratik işleyişte ” hakem” rol oynayan yargı, hukuk devletinin temellenmesi ve ilerletilmesinde “antrenör”dür aynı zamanda…

Büyük bir uluslalararası toplantının ürünü olan “Adalet ve demokrasi” başlıklı kitaptan(ı) düşülen bu satırlar, “insan haklarına dayanan demokratik hukuk devletlerinde asgari ortak ilkeleri yansıtıyor. “Yargıçlık statüsü, demokrasi güvencesi” içerisinde, “yargıçların dev-şirilmesi ve formasyonun rolü” başlığı altında ele alınıyor Türkiye örneği. Üç dönem ayrımıyla inceleniyor: yasallık dönemi (Yürütmenin vesayeti altındaki yargıçlar), özyönetim dönemi (anaya-sallık ilkesi), özyönetim ve Yürütmenin vesayeti karması( 1982 Anayasası). Bunlar sırasıyla, 1924,1961 ve 1982 Anayasalarıyla örtüşüyor.

1982 Anayasasını aşma iradesinin sürekli gündemde tutulduğu son aylarda, yargı üzerinden Yürütme vesayetini kaldırma yönünde somut adımlar atılması gerekirken, aksi yönde yapılan icraatın anlamı ne? 1924 Anayasası dönemine dönüş mü, yoksa ardarda yürürlüğe konan yasalara dayandırılan 1982 Anaya-sası’nı hazırlama tarzına mı? Tek partili dönem özlemi ve 12 Eylül ruhu birlikteliği, “kırk katır mı, kırk satır mı?” seçeneğine bile olanak bırakmasa da, sorunun üzerine gitme görevi, hukuk devletine inanan bütün demokratlara düşüyor: yukarıda değinilen evrensel ilkeler ışığında bağımsız ve tarafsız bir yargı için, işe hukuk eğitiminde başlayarak, konuyu bütününde sorgulamak ve çözüm önerileri üretmek…

(1) Justice et democratie, (H.Pauliat et S.Ga-boriau), Actes du colloque, Pulim, Limoges 2002.

Yoruma kapalı.