YARGILANMA HAKKI ÖNÜNDE AKP-MHP DUVARI

YARGILANMA HAKKI ÖNÜNDE AKP-MHP DUVARI

Mahkeme hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı, silahların eşitliği ilkesi, açık usul ve çabukluk ilkesi, suçsuzluk karinesi, savunma hakları, yargı kararlarını uygulama.

Bu yedi ilke, adil yargılanma hakkının asgari gerekleridir. Ne var ki, kişiler arası ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların sonucu olan hak ihlalleri bir yana, kamu makamlarının hukuk, Anayasa ve akıl dışı işlemlerinden kaynaklanan ihlallere karşı adil yargılanma hakkı bir yana, mahkeme kapıları kapatılmış ise, yargılanma hakkından bile söz edilemez. Öyle olunca, şu tür itiraflarla karşılaşmak şaşırtıcı olmamalı:

Soylu’ya masum olduğuna inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm; görevlerine iade edildiler” (S. Özışık).

Neden şaşırtıcı değil? Çünkü Bakan S. Soylu’nun altında imzası bulunan OHAL KHK ek çizelgeleri, tamamen keyfi ve siyasal intikam amacıyla oluşturuldu. Örnek: KHK-686 ek çizelgede dördü anayasacı olmak üzere 330 öğretim üyesi ve toplam 4565 kamu görevlisinin adı yer almakta.

“Yargısız infaz” yoluyla onbinlerce kişiye “sivil ölüm” fermanı çıkaranlar, 27. Yasama döneminde yargı reformu söylemini siyasal gündemde tutarak, “çete-parti-Devlet” üçgeni kurdular. Haliyle, hukuk dışı toplu kıyım mağdurları arasında “ihkak-ı hak” yoluyla ayrımcılık  yapılması şaşırtıcı değil.

Bu karanlık ilişkiler ve “toplu katliamlar sonucu sivil ölümler” gölgesinde Yargı Reformu Strateji Belgesi ( Mayıs 2019) ve  İnsan Hakları Eylem Planı (Mart 2021) adıyla iki belge açıkladılar. Bu iki belgede 18 amaç, 113 hedef, 649 faaliyet somutlaştırılmakta.

 

AZAMİ VE ASGARİ ÇELİŞKİSİ

İnsan hakları ve adil yargılanma hak ihlalleri itirafını perdelemek amacıyla  “güçlendirme, ileri götürme, daha çok koruma” vb. sıfatlarla bezeli her iki  ayrıntılı belge, şu sorgulamayı gerekli kılıyor: acaba, kısmen de olsa itiraf edilen sistematik ve kitlesel insan hakları ihlallerinin ne kadarı Anayasa’dan ve yasalardan, ne kadarı uygulamalardan kaynaklanıyor?

Bu sorgulama, doğru bilgi  ve çözümde içtenlik adına önemli. Çünkü, Belgelerde yer verilen, geçiştirilen veya yadsınan insan hakları ihlallerinin çoğu, uygulama kaynaklı.

Şöyle ki, siyasal ve idari makamlar, yargı organlarının ve kolluk güçlerinin görev ve yetkilerine sürekli Anayasa’yı ve yasaları ihlal ederek müdahale ediyor; onların kendilerine tanınmış olan görev ve yetki sınırları çerçevesinde görev yapmalarına engel oluyor.

Bunun öncülüğünü Cumhur İttifakı liderleri yapıyor; İçişleri Bakanı ise, bunları izliyor.

Bu çerçevede, “yargı bağımsızlığı” (md.138) ve “kanunsuz emir” (md.137), en çok ihlal edilen Anayasa hükümlerinin başında geliyor.

Bu nedenle, Anayasa’ya bağlılık andı içen ve en üst kamusal yetkileri elinde tutan kişiler, Anayasa ihlal alışkanlıklarına son vermedikçe yargı reformu adı altında atılan hiçbir adım sonuç vermez.

Gerçi, 4. Yargı paketi olarak adlandırdıkları 27 maddelik torba yasa önerisi de, “dağ fare doğurdu” deyişini bir kez daha  doğrulamış olsa da,  zamanlama olarak bu öneri ile çakışan CHP’nin yargı reformu öneriler dizisi, bir diğer olumsuzluğu pekiştirdi.

 

ASGARİ GEREKLERE BİLE…

CHP, Adalet Bakanlığını ve TBMM’de temsil edilen bütün partileri çağırarak başlattığı adil yargılanma yasa önerilerini sonuçlandırarak geçen hafta TBMM Başkanlığına sundu.

Adil yargılanma hakkının 7 temel ilkesinin asgari gerekleri ışığında hazırlanan 12 ayrı yasa önerisi, başta Adalet Komisyonu olmak üzere ilgili komisyonlara gönderildi.

Ne var ki, TBMM Başkanlığı’na daha sonra sunulmuş olan ve 4. Yargı paketi olarak “torba yasa önerisi” öne alındığı gibi birleştirme önerilerimiz de kabul edilmedi.

Oysa, 12 yasa önerisi, değinilen iki Belge’nin  gizlediği ve ortaya koyduğu sorunlara çözüm için atılan ve yapıcı demokratik muhalefet örneğini oluşturan mevzuat çalışmasının ilk adımı.

Reddi ne anlama gelir?

Parti başkanlığı yoluyla tek kişi yönetimi sürdüğü ve  Cumhur İttifakı  TBMM üzerinde “ters kelepçe” işlevini sürdürdüğü sürece, yasama çalışmalarında müzakere ve uzlaşma sürecini işletme olanağının bulunmadığı bir kez daha doğrulanmış bulunuyor.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 24 Haziran 2021)

Yoruma kapalı.