“ ‘Yurttaşlığa dayanan kimlik’ için... ”

- Devamı için tıklayınız -

Öncelikli iki öneri: Hükümet, “demokratik açılım” adına yeni bir adım atacak mı? Parti için mi, ülke için mi? Pek belli değil. Eski ve yeniler, yanlışlar ve doğrular iç içe gibi… Oysa, şu iki konuya öncelik verilmesi, bir içtenlik sınavı: seçimde yüzde 10 barajının kaldırılması ve nüfus cüzdanlarından din kaydının çıkarılması. Neden? Çünkü bu adımlar, “etnik kimlik” veya “dinsel kimlik” yerine, “yurttaşlığa dayalı kimlik” yolunda önemli bir eşik oluşturabilir. Seçim barajının, “Kürt kökenli”, din hanesinin ise, “alevi inançlı” yurttaşları ilgilendirdiği düşünülebilir.

Bunda gerçeklik payı bulunsa da, “Türk kökenli” ve “sünni inançlı” yurttaşları, daha az ilgilendirdiği söylenemez. Çünkü seçim barajı, siyasal hak sahibi yurttaşların yönetime eşit katılım ilkesini yok etmekte; din hanesi ise, herkesin ve özellikle henüz seçmen yaşına gelmemiş yurttaşların “vicdan ve inanç özgürlüğü”nü zedelemektedir. • • •

Sosyolojik, siyasal, hukuki: Demokratik açılım için ikinci eşik, sorunları, sosyolojik, siyasal ve hukuki düzlemde tasarlamak. •Sosyolojik olanı, “şiddeti dışlama” yönünde bir oydaşma gerekliliğidir. Toplumun her kesimi, bu konuda ortak irade koyabilmeli. Bu süreçte siyasal iktidara düşen, “düşünce suçu” yaratan hükümleri mevzuattan ayıklayarak, barışçıl bir tartışma ortamı için hukuki zemin hazırlamak. •Siyasal düzlemde öncelik, “milli egemenlik” anlayışının, “halk egemenliği” öğeleriyle demokratikleştirilmesinde. •Normatif düzlemde, “hukuki ikiyüzlülükler”le bezeli yasakçı düzenlemeler ayıklanmalı.

Parti kapatma rejimi, bunun tipik örneği. Özellikle, Anayasa Mahkemesi’nin gerekçeli DTP kararıyla, böyle bir gereklilik, bir kez daha doğrulandı. • • •

Yenileme alanları: Üçüncü eşik, “yeni anayasa”ya ilişkin. Gerçi, siyasal çevreler, “yenileme”yi dillendirmekten bile kaçınıyor. TBMM’de grubu bulunan partilerin çoğunluğu, yeni bir anayasa arayışı yerine, mevcudu sahiplenmiş durumda. Fakat, “sivil” kesimde de belirsizlik yoğun. Şöyle ki; yeni anayasayı istemek yetmiyor. “Yeni” sıfatının içinin nasıl doldurulacağı, daha önemli: ‘anayasa yenilenmeli’, diyen çok; ama, “yeni” olarak, hangi kurallar ve kurumların konulacağı, fren ve denge mekanizmalarının neler olacağı konusunda somut öneri az. • • •

Kırılma halkaları: Oysa, “yeni”ler ekseninde anayasal bir çatının ortaya çıkması, üzerinde oydaşma bulunmayan konu ve sorunların tartışılması ile mümkün. Nedir bu alanlar? •“Kimlikler”, ön sırada geliyor ve iş, “yurttaşlık” kavramında düğümleniyor. Buna ilişkin kuralsal düzenleme ne olmalı? •Din ve devlet ilişkisi, ikinci kırılma halkası: Bu, “vicdan özgürlüğü-laiklik” eksenindeki denge ile ilgili bir sorun. Buna ilişkin kurallar veya kurumsal düzenlemeler neler olabilir? Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı, yeniden nasıl yapılandırılacak? •

Merkez ve çevre ilişkileri bakımından: yerel yönetimler, siyasal iktidarın arka bahçesi olmaya devam edecek mi, yoksa merkezi otoriteyi frenleyici ve sınırlayıcı kuruluşlar olarak mı düzenlenecek? Görüldüğü üzere, “kurallar-kurumlar ve denge mekanizmaları” bütünü, kırılma halkalarının her biri için geçerli. Tartışma yapmadan bu sorunlar üzerinde oydaşma sağlanamayacağına göre, ciddi bir yöntem sorunu karşısında bulunduğumuz açık. • • •

Etnik ve dinsel değil, yurttaşlığa dayanan kimlik: anayasal kimliği nötr hale getirme konusunda tartışma eksiği, kültürel bir sorun. Ama mevzuatla bağlantısız değil. Bu nedenle, “fikir suçu” yaratmaya elverişli düzenlemenin seyreltilmesi ölçüsünde, tartışma platformları genişletilebilir. Bu bağlantı, demokratik açılımda “kartezyen yöntemi” izleme gereğini bir kez daha hatırlatır: en basitinden başlayarak, karmaşık olana doğru gitmek. Seçim engeli ve din kaydı, kolayca kaldırılabilir; getirisi ise çok olur…

Neden “yurttaşlığa dayalı kimlik”? Çünkü, yurttaşlığa dayalı kimlik, yeni anayasa ile ulaşılmak istenen hedefin önkoşulu: sosyolojik olduğu kadar, siyasal ve hukuki açıdan. Demokratik bir hukuk devleti kurmayı amaçlayan anayasa ile haklar öznesi İnsan arasında kurulacak bağ, etnik ve dinsel aidiyete indirgenemez. Bu ancak, etnisite ve dinlere kör bir “yurttaşlık” bağı olabilir. Özetle, değinilen kırılma halkalarının onarımı, yurttaşlığa dayalı bir kimlik ekseninde mümkün olabilir; yeni anayasa tartışması ve inşası da. Unutmayalım: “eşit yurttaşlık”, özgürlük için kalkış noktası. Bu öngereklilikler göz ardı edilirse, “kürt açılımı”ı veya “demokratik açılım” kulağa hoş gelebilir ama, götürdükleri, getirdiklerinden fazla olur. Tıpkı şimdi olduğu gibi…

Yoruma kapalı.