“ Fikir açıklamanın bedeli... ”

- Devamı için tıklayınız -

Cezaevlerinden

“38 Gazeteci ve Yazar Kurban Bayramını Cezaevlerinde karşılıyor…”. Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP) adına ( N. Abay), basına ve kamuoyuna yapılan açıklamada, A. Karadağ’dan (Mersin E Tipi Kapalı C.) Z. Ulusoy’a (Tekirdağ 1 no.lu F Tipi C.) kadar, 7’si yazı işleri müdürü 38 gazeteci ve yazarın adları sıralanıyor (13 Kasım).

Ülkeden

“Düşün, düşün….” –Antenna-Bülteni (12 Kasım) ise, şu başlıklarla yayımlandı: “KCK davasında tahliye yok; Kürtçe savunma talepleri reddedildi”, “Tutuklu gazeteciler için kanun değişikliği yapılacak”, “Yazar Nevin Berktaş tutuklandı”, “Neşe Düzel yaptığı röportaj nedeniyle yargılanıyor”, “Kürtçe tabelalara mahkemeden ret”, “Aynı metne farklı cezalar verildi”, “Vicdani retçi Süver serbest bırakılmadı”, “AB İlerleme Raporu’nda ifade özgürlüğü ve insan hakları ihlalleri eleştirildi”, “Bu haftanın ifade özgürlüğü durşmaları:…”.

Dünya’dan: “…en kötü 40 ülke arasında”

Uluslar arası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda 178 ülke içinde Türkiye, 138. oldu. RSF, yaptığı açıklamada bu gerilemeyi, “Gazetecilere yönelik dava, tutuklama ve mahkümiyetlerin büyük bir hızla artması şeklinde açıkladı. Türkiye, 2007’de 101. sırada idi ( Bkz. “Düşün, düşün..”,.sy.43, 22 Ekim).

Avrupa’dan:

Avrupa Birliği “Türkiye 2010 İlerleme Raporu” ( 9 Kasım) da, her yıl olduğu gibi, ifade ve basın özgürlüğü ihlallerine dikkat çekmekte: mevzuat hükümleri, yargı kararları, hükümetin işlem ve eylemleri ile uygulamada tanık olunan sorunlara örnekler verilmekte.

Basın özgürlüğü konusunda, Hükümete karşı eleştirel tavra sahip olan Doğan Medya Grubu’na verilen vergi cezasına değinildikten sonra, gazetecilere karşı siyasetçiler ve üst düzey yönericilerce açılan davalara da işaret ediliyor.

Ama açıkçası, “İlerleme Raporu”, düşünce ve ifade özgürlüğü alanında tanık olunan gerilemeleri geçiştirdiği için, yukarıda yapılan üçlü alıntının ( TGDP, Antenna ve RSF) yansıttığı tablonun hayli gerisinde kalıyor.

Öte yandan, pek ürkek ve belirsiz cümlelerle de olsa, İnsan Hakları alanındaki kurumsal örgütlenmeye ilişkin sorunlara değiniliyor. Bu çerçevede İnsan Hakları kurumlarına ilişkin mevzuatın, BM ilkeleri ışığında hazırlanması gereği vurgulanıyor.

Ama, yasal olarak mevcut olduğu halde fiilen çalıştırılmayan Kurul, artık anılmıyor…. Hangi Kurul? “Türkiye’de İnsan Hakları Raporu 2004” ve “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu”nu hazırlayan, kabul eden ve bu nedenle yargılanan –Hükümetçe dağıtılan- İHDK…

Danışma Kurulu Raporundan:

“ifade ve basın özgürlüğü konusunda gerçekleştirilen anayasal ve yasal iyileştirmelere karşın, mevzuatta (Basın Kanunu ve yeni Türk Ceza Kanunu), mahkeme kararlarında, siyasal iktidar/basın mensupları ilişkilerinde ve medya patronları/basın emekçileri ilişkileri çerçevesinde, genel olarak ifade ve basın – yayın yoluyla kullanılan ifade özgürlüğü alanında sorunlar devam etmektedir, kitaplara el konulabilmektedir ya da yapılan bir röportaj dava konusu olabilmektedir…”(Türkiye’de İnsan Hakları Raporu 2004. Bkz.İnsan Hakları Danışma Kurulu Raporları, İmge 2006, s.207).

Özgürlük, iktidar aracı mı?…

1997’den bu yana her yıl hazırlanan “İlerleme Raporu”, Türkiye’nin AB’ye, Kopenhag kriterleri ışığında uyum sağlama derecesini yansıtmayı amaçlıyor. Ama görünen o ki, bu gidişle Brüksel, giderek Ankara’ya uyum sağlayacak…

Gerçi, Rapora göre, Türkiye’nin İnsan Hakları karnesi yine kötü. Ama, “iltimas yapılmadı” demek de zor. Bu, sadece “düşünce ve basın özgürlüğü” ve İH kurumları üzerine yapılan eksik ve ürkek saptamalardan okunmuyor. Anayasa değişikliklerine ilişkin değerlendirme, kendini açık bir biçimde ele veriyor. Türkiye’de fırtınalar koparan değişikliklere tarafsız bakış bir yana, nüanslı bir bir yaklaşım bile çok görülmüş.

İçerikle ilgili gözlemler bir yana, halkoylaması sürecinde kanaat ve ifade özgürlüğü bile tam olarak kullanılamadı. Düşünceyi ifade özgürlüğü, kuşkusuz görev ve sorumlulukları da kapsamına alır. Ama en ciddi sınırlama şu soruya neden olan etmenlerdir: “bu sözüm veya yazım başıma iş açar mı?”

İktidarı pekiştirmek amacıyla kotarılan Anayasa değişiklikleri sırasında, özgürlükler, “ araç” olarak kullanıldı. “İnsan hakları, azınlıklara saygı, demokrasi ve hukuk devleti” ilkelerini içeren Kopenhag kriterleri de –Brüksel /Ankara hattında- “iktidarı pekiştirme” aracı haline getirilme eşiğinde.

Tablo ortada: fikir, kanaat ve görüş açıklama ve aktarmanın bedeli, fiziken kapatılmak.

Bu tür yazıları gerektirmeyecek nice bayramlara….

Yoruma kapalı.