“ ANAYASAL “KIRMIZI ÇİZGİLER” VE SİYASAL TUTARLILIK… ”

- Devamı için tıklayınız -

Seçimlerde kayda değer bir yer tutmuş olsa da, “yeni anayasa” vaadinin gerçekçi olmadığı aylar öncesinden belliydi. Çünkü, böylesine ciddi bir sürecin yol ve yordamı üzerine yeni bir şey söylenmediği gibi; yeni anayasaya gitmesi muhtemel yolu açmak için hiçbir ön hazırlık yapılmadı.

“Yenileme umudu”, bir başka seçim baharına ertelenince, gündem, “yürürlükteki anayasal düzen içerisinde yapılabilecek” olanlara indirgenmiş oldu.

Kırmızı çizgi yarışı mı?

Partilerin “kırmızı çizgileri”, en azla yetinileceğin işareti. Çekinceler, anayasa değişikliğinde (veya yenileme sürecinde) dokunulmaması gereken madde veya konular üzerine.

CHP için sınır, “değiştirilmez maddeler”’. MHP, ilk dört madde ile birlikte, Başlangıç metni dâhil, birçok anayasal düzenlemeyi bu alana kattı. BDP için kırmızı çizgi, Öcalan. Yöntem konusundaki katılığı, AKP için yapım sürecine ilişkin “kırmızı çizgi” anlamına gelmiyor mu?.

Türkiye, hukuk devletinin neresinde?

Bu arada, Dünya Adalet Projesi (World Justice Project) tarafından hazırlanan uluslararası “Hukuk Devleti İndeksi” 2011 Raporu açıklandı. Raporda kullanılan ölçütler şunlar:

Hükümetin gücünün sınırlandırılması, yolsuzlukla mücadele, asayiş ve güvenlik, temel haklar, saydam yönetim, yargı kararlarının uygulanması, yargı yolunun açıklığı, suçla mücadele.

“Doğu Avrupa ve Asya” bölgesinde değerlendirilen Türkiye, en düşük notu “Temel Haklar” bölümünde aldı. 66 devlet arasından 58. sırada yer alan Türkiye, kendi bölgesindeki 12 ülke arasında ise sonuncu oldu.

MHP, olumlu katkısını unutmamalı…

AKP ve MHP liderleri arasında, 2007 seçimlerindeki “ip dalaşı”, 2011 seçim kampanyasında “idam” atışması ile devam etti. Öz aynı: Öcalan’ın idamı için Bahçeli’den, “iyi ki idam etmedik!” demesi beklenmese de, Erdoğan’dan, “ya idam ederdik ya da Hükümetten çekilirdim” açıklaması da beklenmiyordu. (Gerçi, daha birkaç hafta önce, idam cezasının geri getirilmesini savunan AKP’li Kuzu’dan başkası değildi…)

Aslında MHP, Ecevit Başbakanlığındaki üçlü koalisyon Hükümeti sırasında atılan olumlu adımlar içerisinde yer aldı:

1.-17 Ekim 2001 Anayasa değişikliği, temel bir katkıdır. 1982’de 25 yılda gerçekleştirilen 20’ye yakın hiçbir değişiklik, 2001’in eşiğine ulaşamadı. Özellikle, md. 13’ün yeniden yazımı kayda değer.

2.-Bu değişiklikte, şimdi MHP’nin kırmızı çizgisi içerisinde yer alan Başlangıç metni de var.

3.- Anayasa’dan dil yasağı da, 2001’de çıkarıldı ve 03.08.2002 yasasıyla “dil özgürlüğü” tanındı. Hatta aynı yasayla, “yargılanmanın yenilenmesi” de, ilk kez kabul edildi. Ne var ki, Anayasa Mahkemesi bile, kapatma davası vesilesiyle, bu “sevabı” AKP hanesine yazıverdi: “Avrupa İnsan Hakları mahkemesi kararlarının yargılamanın yenilenmesi nedeni sayılması” (R.G.:24.10.2008, s.743). Oysa, AKP’nin yaptığı, sadece bazı kayıtların esnetilmesi idi.

Özetle, “olumlu anayasal miras”ta pay sahibi MHP’nin, en azından hukuk devletini pekiştirici Anayasa değişikliklerine destek vermesi, aslında yakın geçmişi ile tutarlılık gereği.

Diğer partilerin kırmızı çizgileri de bu köşede ele alınacak; ama şimdilik açıkça görünen şu: seçim sonrası Türkiye’si ve siyasal aktörleri, hukuk devleti gereklerinin hayli uzağında…

Seçilenler Meclis’e: Bu arada, yargı çevrelerinin, “mahpus” milletvekillerine, değişen Anayasa’nın, yine yenilenen 14. md.ni uygulamaya devam etmeleri anlaşılır gibi değil…

* Sevgili adaşım Çeşmecioğlu’nu, Pazar günü sonsuzluğa uğurladık. Derin hüzün, İbrahim Bey’in sadece üstün insancıl veya devrimci özelliğinden değil, aynı zamanda aramızdan çok erken ayrılmasından ileri geliyor. Ailesi ve BirGün çevresine metanet dileği ve anısı önünde saygı ile…

Yoruma kapalı.