OHAL İŞLEMLERİ İNCELEME KOMİSYONU (OHALİİK), HUKUKU UYGULAYABİLECEK Mİ ?

OHAL İŞLEMLERİ İNCELEME KOMİSYONU (OHALİİK), HUKUKU UYGULAYABİLECEK Mİ ?

«Başka bir idari işlem tesis edilmeksizin doğrudan başvuruları değerlendirmek ve karara bağlamak üzere Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kurulmuştur »(685 sy.lı ve 23 Ocak ta.li OHAL KHK). OHALİİK, altı ay gecikme ile, 17 Temmuz’da başvuruları almaya başladı.

İşlevsel ve etkili olabilir mi ?

Yanıt için daha çok, statüsü ve üye sayısı ile karar verme süresi üzerinde durulmakla birlikte, Komisyon’un hukuku uygulayıp uygulayamayacağı sorunu da kayda değer.

Neden ? Anayasa ve Olağanüstü Hal Kanunu çerçevesinde gerekli önlemleri almak yerine, bir yıllık OHAL yönetiminde 26 adet OHAL KHK çıkarıldı  ve bu sırada, genellikle, Anayasa kurallarına uyulmadı:

1) OHAL KHK, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından çıkarıldığı halde, toplantı tarihi ile kararnamenin Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi çoğu zaman birbirinden ayrı oldu.

2) Anayasa madde 120 çerçevesinde OHAL ilanı, neden, konu, amaç ve süre ile sınırlı olduğu halde ; KHK’ler, nedene bağlı kalınmadan, hemen her konuda kalıcı amaçlar için çıkarıldı.

3) KHK niteliği ile bağdaşmayan birel işlemler düzenlendi. Adından da anlaşıldığı üzere, « kanun hükmünde », yani genel ve kişilik dışı düzenlemeler için kullanılması gereken bir hukuki işlem  olduğu halde binlerce kişinin adının yer aldığı ek listeler, « kanun » kavramı ile bağdaşmaz. Bu usul, KHK altında imzası bulunan kişiler ile listeleri hazırlayan kişiler farklılaşmasını da teşhir etmekte.

4) « Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen » kaydı (686 sy.lı KHK, md.1) da, Anayasa’ya aykırı ; çünkü MGK, karar alma yetkisine sahip bir makam değil.

OHAL KHK ile tesis edilen işlemler üzerine ilgililer tarafından yapılacak idari itiraz başvurularını inceleyecek olan Komisyonun görevleri, olağanüstü hal kapsamında doğrudan KHK ile tesis edilen ;

a) Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarma ya da ilişiğin kesilmesi,

b) Öğrencilikle ilişiğin kesilmesİ,

c) Dernekler, vakıflar, sendika, federasyon ve konfederasyonlar, özel sağlık kuruluşları, özel öğretim kurumları, vakıf yükseköğretim kurumları, özel radyo ve televizyon kuruluşları, gazete ve dergiler, haber ajansları, yayınevleri ve dağıtım kanallarının kapatılması,

ç) Emekli personelin rütbelerinin alınmasına ilişkin işlemler hakkındaki başvuruları değerlendirip karar vermek.

Yedi kişilik Komisyonla ilgili başlıca üç sorun:

  1. Bağımsızlık : KHK için yetkili makam olan Hükümet, Komisyonu belirleyen makam olduğuna göre, Komisyon, kendini belirleyen makamın işlemini denetleyecek demektir.

  2. Hukuku etkili kılma gücü : Bu nedenle Komisyon, Anayasa ve Avrupa Sözleşmesi (İHAS) hükümlerini serbestçe uygulayabilecek mi, yoksa CB Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’nun belirlediği çerçeve ile sınırlı mı kalacak ? Anayasa esas alındığında, örneğin MGK’nin « karar alma yetkisi »nin bulunmadığını saptamak zorunda. Aksi halde, başvuruların çoğunu reddetme ihtimali yüksek.

  3. Hangi ölçüt ?: FETÖ terör örgütü ile ilişiksi bir yana, dinsel cemaatler ile hiç bir tanışıklığı olmayan, ama sırf ifade ve örgütlenme özgürlüğü nedeniyle « yargısız infaz » eylemine tabi tutulan binlerce kişinin başvurusu, Komisyon tarafından hangi ölçütlere göre incelenecek ? Anayasa ve İHAS’a göre mi, yoksa, Cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı şapkasını birlikte kullanan kişinin beyanlarını mı ? Eğer birincisine göre ise, dosyanın Komisyon’a gelmesine gerek yoktu ; çünkü, yaptırımlar dizisi, tamamen hukuk dışı. Buna karşılık, « kişi beyanları » ölçü alınacaksa, bu durumda da Komisyon işevsiz kalacak demektir ; çünkü aynı kişi, 16 Nisan’da « hayır » diyecek kesimler ile, « Adalet Yürüyüşü » katılımcıları için de sıkça «terörist» iddiasında bulundu.

Dahası; başvurda makul süre ve karar için makul süre ilkeleri de daha baştan ihlal edilmiş bulunuyor. Şöyle ki, kendisine başvuru süresi bir yıla kadar uzayabilmekte olan OHALİİK, mevcut yapısıyla beklenen başvuru yoğunluğunu makul bir sürede ve adilane bir yaklaşımla çözmekten uzak olduğu için, yaşanan sorunun makul bir zaman diliminde mahkeme önüne gitmesini geciktiren ara mekanizma olmaktan öte bir işlev göremeyecek.

Öte yandan, Komisyonun listelerde adları teşhir edilen kişilerden gelen başvuruları inceleyerek reddettiği başvuru sahipleri, Anakara İdare Mahkemesinde dava açacak. Bu davaların istinaf, temyiz ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa Mahkemesi’ne bireysel başvuru süreçleri de hesaplandığında bunca işyükünün sonuçlandırılması onyılları bulabilecek. (OrtakSöz, 24 Temmuz 2017)

Yoruma kapalı.