Bilim ve kazanımları karşıtı güçbirliği

Bilim ve kazanımları karşıtı güçbirliği

Anayasal ve siyasal kazanımlara karşı sistematik savaş cephesi sürekli genişliyor.

ÖZGÜRLÜK VE YASAK

Vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetini güvenceleyen madde 24, bu özgürlüğün sert çekirdeği olarak mutlak koruma alanı ile birlikte mutlak yasağı da öngörür:

“Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” (md.24/son).

Dünyevi metin olarak Anayasa’nın doğası ile özdeşleşen bu kural, laikliğin olumsuz tanımıdır: Dinsel inançlar değil, toplumsal gereksinimler hukukun kaynağını oluşturur.

Aşağıdaki kısa alıntılar, bu kuralın sistematik bir biçimde ve sürekli olarak ihlal göstergeleri. İhlal, aslında değişmez nitelik taşıyan madde 2 için de geçerli.

GENİŞLEYEN HALKA

“Son 2 asırdır çok ince ve sinsi bir kuşatmayla karşı karşıyayız. Bu milletin iman kalesinde gedik açmak için pervasızca saldırıyorlar. Bir dönem camilerimizi ahıra çevirerek yaptılar, bir dönem Kuran-ı Kerim’lerimizi toplatarak yaptılar, bir dönem alimlerimizi cezaevine atarak yaptılar, bir dönem imam hatip okullarının kapısına zincir vurarak, bir dönem kuran kurslarına saldırarak, bir dönem Diyanet camiamıza saldırarak manen bu milleti çökertmeye çalıştılar.” (CB Erdoğan).

“Eğitimin amacı bilgi değildir; Allah korkusu ve kuldan utanmaktır” (TBMM MSK Bşk. H. Akar).

“Unutmayalım ki bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizlerden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım,…”.
(AYM Başkanı  K Özkaya).

Böylece, TBMM’de vekillere parmak sallayıp, “Tarikat-cemaatleri sivil toplum” olarak niteleyen MEB Y. Tekin ve minbere kılıçla çıkan BİB Erbaş hattında oluşturulan Anayasa ve bilim dışı halka, AYM ve Genel Kurmay eski başkanı açıklamaları ile genişletiliyor.

Saray ve CB ise, genel çatı işlevi görüyor.

İMAN SÖMÜRÜCÜLERİ

Parti olarak, HÜDA-PAR ve MHP, aynı halkada şu farkla yer alıyor:

HÜDA-PAR, madde 2 ve 24/sona karşı olduğunu açıkça ortaya koyuyor; MHP ise, bu maddeleri sahiplenir görünmekle birlikte, sürekli ve sistematik ihlaller ortağı.

CB, başından beri Osmanlı-Cumhuriyet modernleşmesine karşı: 2017’de anayasal-siyasal ayağını kırdı; şimdi sıra toplumsal egemenlik alanında.

Saltanat ve şatafat kurumuna çevirdiği DİB yoluyla din ve inanç  istismarında sınır tanımayan Erbaş ise, kılıçla  islamofobi faktörü de.

 “Anayasa, dünyevidir” hatırlatması ile AYM Başkanına, I. Kant’ın sorusu ile yanıt: “Başka bir dünya vardır diye mi iyi ve erdemli olmalıyız?”

H. Akar’a soru: Allah korkusu, darbe ihbarı için GKB’ye gelen MİT Müsteşarının ayrılışından saatler sonra Fetöcülerin ters kelepçesi sırasında mı, yoksa genç teğmenlerin laiklik andı üzerine mi oluştu?

Köylerde okullaşma yerine kentlerde bütün okulları imam hatipleştirme ve her mahalleye  karan kursu yarışmasındaki MEB ve DİB,  Tavşantepe kolektif cinayeti konusunda ne düşünür; yetişkin sözde dini bütün ailelerin, Narin çocukların yaşamlarına canavarca hisle kıymaları karşısında?

ANAYASA SAHTEKARLARI

“Darbe anayasası” nakaratı gölgesinde HÜDA-PAR’ın cesur! çıkışları, siyaset mühendisliği sonrası,  toplum mühendisliği için yol temizliği taşeronluğu mu?

Ya sözde sivil anayasacılar? AKP ve MHP ortak paydası, madde 24’ü askıya alarak, madde 2’yi sürekli ve sistematik ihlaldir.

Sahte anayasacılar, aslında ‘sivil söylemi’ ile yürürlükteki Anayasa’ya karşı  savaş açmış bulunuyor. Din/inanç ve vicdan özgürlüğünün ancak dünyevi ortak yaşam normu olan Anayasa ile korunabileceği gerçeğinden hareketle, Anayasa ve siyaset bilimi karşıtı cepheye bilgi-dayanışma-eylem yoluyla dur deme zamanı geldi ve geçmekte. Demokratik cumhuriyetçiler uyana!

Yoruma kapalı.