“ “HUKUKUN ÖNGÖRDÜĞÜ USULE UYGUN OLMADAN…” ”

- Devamı İçin Tıklayınız -

“HUKUKUN ÖNGÖRDÜĞÜ USULE UYGUN OLMADAN…”

Anayasa Mahkemesi (AYM), Haberal ve Balbay kararlarını, Anayasa madde 19 ve 67 ilişkisi örgüsünde vermiş; milletvekili statüsü, serbest bırakılmalarında belirleyici olmuştu. Oysa, “kişi özgürlüğü ve güvenliği”ne ilişkin md. 19, tek başına yeterli idi. (bkz. “Anayasa, yargıçları da bağlar” başlıklı yazım, 19.12.2013).

Buna karşılık, İlker Başbuğ kararında md. 19, merkez? bir yere sahip. Gerekçe yokluğu ve yetkisizlik de, kararda önemli yer tutmakta: “kişi özgürlüğü”, “gerekçe” ve “Yüce Divan yetkisi”, kararın üçlü sacayağı.

“Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” ve “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçu”, iddianame ve tutuklama nedeni. Bu davayı, “Ergenekon davası” ile birleştiren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (Özel Yetkili Mahkeme/ÖYM), 5/8/2013’te, Başbuğ’u, sadece “teşebbüs” suçu yönünden müebbet hapis cezasına çarptırdı.

Mahkûmiyet kararıyla birlikte verilen hükmen tutukluluk kararına ve göreve ilişkin itirazlar, yetersiz gerekçelerle sürekli reddedildi. Karar gerekçesi, 7 ay 7 gündür yazılmadı.

“Hukukun öngördüğü usule uygun olma şartı bakımından kanunen ‘görevli’ olmayan bir yargı merciince verilen mahkumiyet kararı kapsamında tutulma hali devam ederken mahkumiyet kararının gerekçesinin yasal süre aşılmasına rağmen açıklanmaması ve tahliye talebi hakkında karar verilmemesi nedeniyle kişi hürriyetinin ihlal edildiği” iddiası, AYM tarafından kabul edildi.

AYM, “hürriyetten yoksun kılınmaya ilişkin kararların “görevli” olmayan mahkemece verilmesini, “ilgili” ve “yeterli” gerekçe olmaksızın hürriyetten yoksun bırakmanın “makul süreyi” aşan bir şekilde sürdürülmesini, Anayasa ve Avrupa Sözleşmesi (İHAS) çerçevesinde irdeleyerek, yargılama görevinin Yüce Divan’a- kendisine- ait olduğunu doğruluyor.

AYM, “hukukun öngördüğü usule uygun olmadan” özgürlükten yoksun bırakılmaya ilişkin kararın hukuk?liğini temyiz mercii önünde denetletme hakkını kullanamamayı, hukuk güvenliği ve hukuk? belirlilik ilkelerine de aykırı bulmakta. Sonuç olarak, “özgürlükten yoksun bırakmanın hukuki olmadığı iddiasının Mahkemesince etkili bir şekilde incelenmeden reddedilmesi ve mahkumiyete ilişkin gerekçeli kararın açıklanmamasından dolayı Yargıtay önüne götürülmemiş olması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği kapsamında Anayasa’nın 19. Maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİĞİNE” OY BİRLİĞİYLE karar verildi (6/3/2014).

Karar üzerine gözlemler:

– Anayasa ve İHAS birlikte kullanımıyla AYM tarafından “özgürlükler tekniği”ne uygun bir anlayışla verilen kararlar arasında yer aldığından, AYM kararı övgüyü hak etmekte.

– İkinci Bölüm (beş üye) tarafından verilen kararda Başkan H. Kılıç yer almıyor.

– 2004 Anayasa değişikliğiyle kaldırılan DGM’ler yerine CMK ile oluşturulan ÖYM’ler, adil yargılanma hakkına aykırı idi.

– Başbuğ başvurusuyla ilgili olarak, şikayetlerin nitelendirilmesi kapsamında görüş bildiren Adalet Bakanlığı, ÖYM’lerin meşruluğunu hiç sorgulamadı.

– AYM kararı, ÖYM’lerin Anayasa’ya, hukuka ve insan hakları belgelerine açıkça aykırı kararlar verdiğini saptamış oldu.

– 2/7/2012 ta. Ve 6352 sy.lı Kanunla kaldırıldığı halde görmekte olduğu davalar sonuçlanıncaya kadar ÖYM’lerin görevlerini sürdürmeleri öngörüldü. (ÖYM’lere, “siz artık yoksunuz” diye haykıran Av. Selçuk Kozağaçlı Kandıra Cezaevinde…)

– Buna karşılık, 21/02/2014 ta. ve 6526 sy.lı Kanun, AYM kararının açıklandığı gün yürürlüğe girdi ve ÖYM’ler, fiilen de kaldırıldı.

– Bütün bunları, AKP Hükûmeti ve TBMM’deki sayısal çoğunluğu kotardı; Silivri hapishane ve mahkemesi inşasına kadar…

Kararın olası sonuçları:

– AYM: AYM kararları, özgürlük tekniği açısından mercek altına alınarak daha yakından izlenmeli.

– ÖYM yargıçları: AYM kararından hareketle, ÖYM yargıçlarının sorumluluğu gündeme getirilmeli.

-AKP’nin sorumluluğu: ÖYM’leri kurmasıyla başlayan Anayasa, adil yargılanma hakkı, hak ve özgürlükler ve toplumsal barışı zedeleyen “on yıllık” işlem ve uygulamaları nedeniyle Hükûmet’in siyasal sorumluluğu gündeme getirilmeli.

* Berkin Elvan için: Ekmek almaya giden çocuğu öldürmekle yetinmeyip, acısını paylaşmak ve sorumluların ortaya çıkarılması amacıyla yapılan yürüyüşleri bile kanlı biçimde bastırmaya çalışan kişi ve makamlardan hesap sorulmalı. Gaz kapsülü öldürdüğüne göre, suçlular belli belli: “Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz” (Any.,md.137/2).

Bunun hesabı sorulabildiği ölçüde, Berkin’e, “nur içinde yat!” deme hakkımız olur.

Yoruma kapalı.