PARTİ BAŞKANININ  DEVLET VE HÜKÜMET  ÜZERİNDE YÖNETİM TEKELİ

PARTİ BAŞKANININ  DEVLET VE HÜKÜMET  ÜZERİNDE YÖNETİM TEKELİ

2017 Anayasa değişikliğini topluma dayatanlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi (CBHS) deyimine pek sarıldılar. Ne var ki, uygulamada da bunun karşılığı yok.  CBHS yerine daha çok, “Parti Başkanınca Devlet Yönetimi   (PBDY) veya    “parti başkanının yönetim tekeli”(PBYT) ya da “Parti başkanlığı devlet yönetimi” (PBDY vb. kavramlar daha gerçekçi.  Var olan sıfatlara Varlık Fonu başkanlığı eklenince gerçekten böyle bir yönetim yapısının tarihte ve çağdaş dünyada eşi benzeri yok.  Siyasal, yürütme ve devlete ilişkin bütün yetkileri elinde toplayan kişi, bunları Varlık Fonu ile iktisadi yetkilerle birleştirmekte.

 

Ada ilişkin öneriler, üç katmanlı anayasal ve yönetsel  düzen/sizlik (Anayasa/anayasaya aykırı ve anayasa dışı) kavramlarını açmayı gerekli kılıyor:

 

*1)Demokratik hukuk devleti kuralları, Anayasa’nın özellikle “Genel Esaslar” kısmı(md.1-11):

-Devlet, yasama, yürütme ve yargı şeklinde erkler ayrılığı ekseninde örgütlenmiştir: kuralı koyan (yasama), kuralı uygulayan (yürütme) ve uyuşmazlıkları çözen (yargı).

-Hukuk ise, normlar hiyerarşisinde üstlük-altlık ilişkisi çerçevesinde yapılanmıştır: anayasa+yaysa+tüzük+yönetmelik.

 

2)Anayasa’nın demokratik hukuk devleti ile bağdaşmayan maddeleri: Bunlar, 2017 düzenlemeleri olup, özellikle madde 104, 105 ve 105 ile 159’dur. Başlıcaları şunlar:

Devlet ve hükümet yetkilerini uhdesinde toplayan kişinin;

-Sorumluluk ve  hesap vermekten bağışık kılınması,

-Norm koyma  yetkisi ile de donatılması.

-Yargı üzerinde geniş yetkilere sahip kılınması.

(…)

 

3) Her iki anayasal hükümler demetine aykırı olan uygulamalar; ne demokratik ne ne de anayasal.  Bunlar; talimat/fiili durum ve keyfiliktir:

Parti başkanlığı ve tarafgir yönetim: Cumhurbaşkanlığı kararnameleri (CBK) anayasa dışı kullanımı; yasama yetkisine müdahale; yargı erkine müdahale

Parti başkanlığını, anayasal unvanları eşliğinde yürütmekte:  makamında ve CB logosu önünde yaptığı parti konuşmalarında CB unvanını kullanmakta.  Devlet başkanlığını, diğer partilere göre bir üstünlük ve bütün yurttaşların vergilerini   bir nüfuz aracı olarak kullanmakta.

Öte yandan, Varlık Fonu başkanlığı ile kamu tüzelkişisi olan Türkiye Cumhuriyeti’ni şirketleştirirken, bir özel hukuk tüzel kişisi olan siyasal partiyi devletleştirdi. Mali kaynakların denetimini eline alarak, bir kişi-parti devleti kurdu.

CB, Anayasaya aykırı biçimde parti genel başkanı olarak kaldığı sürece Anayasa’nın üstünlüğünü sağlama olanağı kesinlikle yok.

Bu nedenle, Anayasa değişikliği sırasında önerdiğim monokrasi, artık Türkiye yönetimini açıklamaya yetmiyor. PBDY, PBDHYT vb. kavramları kullanma gereği açık.

 

Öte yandan, MHP-AKP-Saray üçlüsü, demokratik parlamenter rejim için anayasa ittifakı arayış ve çalışmalarının somutlaşmaya başladığı şu sıralarda saldırılarını da yoğunlaştırdı: kimisi yalanla, kimisi tehdit ve hakaretle, kimisi de kaba güçle. Öyle telaşlılar ki,  devlet yönetimi yerine Millet İttifakı’nı parçalamak için mesai harcıyorlar.

 

Oysa, uygulama yoluyla da saptırılmış böyle  bir yönetimin ne tarihsel ne de çağdaş bir  örneği var. Bilgi kirliliği yaratarak yalan kervanı oluşturmak yerine, açıkça şunu söyleme  dürüstlük ve cesaretini gösterseler: “biz parti başkanlığı yoluyla devlet ve hükümeti tek kişinin yönetmesini destekliyoruz

Konuşmalarının  çok büyük bir kısmını CHP’ye ayıran Erdoğan’a, ‘CHP olmasaydı Türkiye’yi nasıl yönetecektiniz’ değil sorum; zaten yönetemiyorsunuz. Asıl sorum şu: CHP olmasa idi, Türkiye Cumhuriyeti’nden ne kalırdı?

 

Sadece hukuk kavramlarıyla veya hukuka inançsızlıkla açıklanması kolay olmayan ve ciddi ahlakilik sorununun sonucu olan değinilen üç ayrı anayasal ve anayasa dışı  düzensizlik durumu, Anayasa değişikliği ivediliğinin açık gerekçesi.  Anayasal devlete dönüş için “Devlet anayasa ile doğar ve yaşar” deyişiyle özdeşleşen çifte kurucu iktidar (TBMM-1920 ve Anayasa-1921), en güçlü esin kaynağı olduğu gibi gelecek kuşaklara karşı görev ve sorumluluk da yüklemekte.

 

İbrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 28 Ocak 2021)

Yoruma kapalı.