Sistem tartışması

Sistem tartışması

“EĞER BÜYÜKŞEHİR BELEDİYELERİNİ ALAMAZ İSEK CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ TARTIŞMALI HALE GELİR”

Bu sözler, 31 Mart 2019 yerel seçim kampanyasını, 24 Haziran 2018 seçimlerinin ardından başlatan MHP Genel Bşk. D. Bahçeli’nin (5.9.18). AKP Genel Bşk. Erdoğan söylemleri de eşzamanlı idi: “Eğer terörizmle işbirliği yapanlar belediye başkanlığını kazanırsa, kayyum atarım” ( 7.10.18). “Böyle bir kişi, benim milletimden, başta Ordu valimiz olmak üzere özür dilemedikçe bir defa böyle bir adaylığa bırakın layık olmak, böyle bir makama gelemez” (17 Haziran). “yargının vereceği karar bu işte (İmamoğlu’nun) önünü kesebilir” (Erdoğan, 19 Haziran).

“Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir. Bir partinin genel başkanı Türk milletinin birliğini temsil edemez… Partinin genel başkanı olarak değil, Cumhurbaşkanı olarak meydanlara çıkıyor. Bize oy verin diyor. Her türlü hakareti yapıyor. Biz cevap verdiğimiz zaman Cumhurbaşkanı’na hakaret… Milletin talebi tarafsız cumhurbaşkanından yanadır. İnanmıyorsan referandum yapalım” (CHP Genel Bşk. K. Kılıçdaroğlu, 2.7.19)

“Türkiye durup dururken referandum mu yapacak? Kılıçlaroğlu’nun tarafsızlık çağrısı bize göre nevrotik bir vakadır… Sistem tartışmasını yeni baştan açmanın hiçbir yararı olmayacaktır. CHP ile yanında hizalanan icazetli partiler, yeni hükümet sistemini hedef tahtası hale getirmişlerdir. Bu çevrelerin, son bir yıllık geçmişin bütün olumsuzluklarını yeni sisteme yükleme teşebbüsleri zekâ özründen ziyade akıl eksikliği, ahlak zayıflığıdır” (2.7.19).

 

ARTIK BEKA TUTMUYOR

Erdoğan-Bahçeli ikilisi, her yıl kurdukları sandıklara ilişkin siyasal söylemlerini BEKA sözcüğü üzerine inşa etti:

-16 Nisan 2017: Anayasa oylaması,

-24 Haziran 2018: TBMM ve CB seçimleri,

-31 Mart 2019: yerel seçimler.

Kampanya Eylül 2018’de başlatıldığı halde bu kez “beka söylemi” sökmedi.

 

ANAYASA OLAĞANLAŞMADAN…

Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve Saray’ın açıkladığı Yargı Reformu Strateji belgesi (Mayıs 2019), OHAL düzenlemelerini gözardı ettiği için, adil yargılanma hakkının asgari gereklerine yanıt vermekten uzak. Benzer durum, yasaların üstündeki norm olarak Anayasa için de geçerli.

Temmuz 2016- Temmuz 2018 arasında uygulanan olağanüstü hal, hukuk düzleminde iki kalıcı etki için kullanıldı:

-Anayasa değişikliği ile parlamenter rejim kaldırıldı.

-OHAL KHK düzenlemeleri yasalaştırıldı.

Oysa, 15 Temmuz darbe girişiminin nedeni Anayasa değildi. Yasalaştırılan KHK’ler ile OHAL ilanı arasında doğrudan ilişki yok. Öte yandan; darbeci Cemaat’in Devlet içinde palazlanması, Anayasa ve parlamenter rejim yüzünden değil, tam tersine Anayasa ihlali ve Meclis’in dışlanmasından kaynaklanıyor. Eğer parlamenter rejim işletilseydi, Erdoğan’ın itiraf ettiği üzere, Cemaat’e “her istediği” verilebilir miydi? Eğer Anayasa saygı görse idi, Bahçeli, “Anayasa suçu işleniyor” (16.10.16) diyebilir mi idi?

 

GENEL BAŞKANLIK, ANAYASA’YA AYKIRI…

2017 Anayasa değişikliğinde, “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” (md.104/son) kaydı kaldırıldı. Görev başındaki CB ise, önce üye, sonra parti genel başkanı oldu. Oysa, “tarafsızlık andı” başta gelmek üzere, Anayasa’nın CB’ye tanımış olduğu kurumlar üstü statü ile Devlet tüzelkişiliğini temsil görevi ve anayasal yetkilerin tarafsız kullanımı, partili(taraflı) olmak ile bağdaşmamakta.

Bir yıllık uygulama, tarafsız statüyü ihlal ile sınırlı kalmadı. Başta CB yardımcısı ve bakanlar gelmek üzere, üst düzey kamu görevlileri parti faaliyetlerine dahil edilmekle, Devlet partileştirildi ve, “kişi ve parti devleti” kuruldu. Bu durum, 2017 Anayasa değişikliği ürünü olsa da, aslında, değişikle kabul edilen hükümlerin de ihlali sonucu.

Şu halde, yapılması gereken, önce CB’yi parti genel başkanlığı ve üyeliğinden çekilmeye zorlamak; sonra, -Bahçeli’nin de BB’lerin kaybı üzerine öngördüğü gibi- anayasal denge ve denetim düzeneğinin asgari koşullarını alabildiğince tartışmak; nihayet, bu Anayasa değişikliği yolunda fikri ve eylemsel dayanışma ağları oluşturmak.

(BirGün, 4 Temmuz 2019)

Yoruma kapalı.