“ Barış dili çok mu zor? ”

- Devamı için tıklayınız -

Kimi gazete haberleri, kolluk gücünün öldürme eylemini, insan hakları ihlali olarak niteler. Oysa, insanın kendisinin, yani hak öznesinin yok edildiği bir durumda bu adlandırma, artık anlamsız.

Kuşkusuz yaşam hakkına saygı sadece devlet organlarının değil, herkesin görevi. Fakat devletin çifte yükümlülüğü var: kendisi yurttaşların yaşamına son vermeyecek, başkalarının da bu yöndeki eylem ve girişimlerini engelleyecek (pozitif yükümlülüğü). Onsuz hiçbir hak ve özgürlük anlam taşımayacağı için yaşam hakkı, insan haklarının sert çekirdeğidir. Bu nedenle özgürlük belgelerince dokunulmaz değer olarak koruma görür. Yaşam hakkı, yeni kuşak hakların da temeli: çevre, gelişme ve barış hakları.

Temelleri 1940’larda atılan ve 1980’lerde geliştirilen barış hakkına her geçen gün daha fazla gereksinim duyulur. Çünkü insan yaşamını yok eden faktörler, çeşitlenerek çoğalmakta.

Barış hakkını insan hakkı olarak tanıyan ilk organ, BM İnsan Hakları Komisyonu (27.02.76). Gerçi 1945’te BM Şartı bu amaçla yazılmıştı “Gelecek kuşakları savaş felaketinden korumak(…) ve bu amaçlarla iyi komşuluk ilişkileri anlayışında barış içinde yaşamak”. “İnsanlık ailesinin bütün üyelerinde içkin olan eşit ve devredilmez hakları tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğu” da çok geçmeden ilan edildi ( Evrensel Bildirge, 1948).

Yaşam için vazgeçilmez olarak barış hakkı, öncelikle güvenlik demek: ülke içerisinde ve devletler arasında şiddet eylemlerinden korunma. Buna göre herkes, barış için tehlike oluşturan insan haklarının sistematik, yığınsal ve apaçık ihlallerine tek başına veya toplu olarak karşı koyma hakkına sahip. Sonra, savaşa muhalefet gelir: başta vicdani red, yani -anayasalarca da tanınmış olan- inancı gereği askerlik görevini yerine getirmeyi reddetme hakkı. Savaş suçlarına ve propagandasına karşı çıkma olanağı da bu kapsamda. Silahsızlanma hakkı ise, barış hakkının 3. öğesi…

Hakkın muhatapları da geniş: başta hükümetler ve Uluslar arası örgütler, resmi ve gönüllü kuruluşlar; kitle iletişim araçları ve eğitim aygıtları dahil…

Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkaslar başta, dünyada olup bitenlere bakarak, savaş mekanı dışında yer almak rahatlatıcı görünebilir; ama Türkiye’nin ne ölçüde barış toplumu olduğunu sorgulamayız pek. Oysa, insan yaşamını yok eden ve tehdit oluşturan etmenlerin yaygınlığı ve sürekliliği nedeniyle, ülkemizi yarı-barış/yarı-savaş ortamında.

Kuşkusuz, örtülü savaş ile Kürt sorunu arasında doğrudan ilişki var. Çözüme yönelik her adım önemsenmeli. Fakat bu yöndeki çabalar, genel barışa duyulan acil ihtiyacı da unutturmamalı. Çünkü Türkiye’nin “şiddet toplumu” görünümü, Kürt sorununun da hayli ötesinde. Nedenleri üzerinde ayrıca durulabilir. Şu var ki, insana verilen değer ile barış ortamı arasında doğru orantı açık. Zira, insanın bedensel ve fikri değerinin düşüklüğü, Türkiye toplumunda şiddetin ana kaynağı…

Bu nedenle, Kürt sorununun çözümüne odaklı Barış Meclisi’nin etkinlikleri anlamlı. Ancak bunun ötesinde “Türkiye barışı” ereğiyle de örgütlenilmeli. Örneğin, bireysel silahsızlanma yönündeki gönüllü etkinlikler de kayda değer. Ya çete örgütlenmesi şeklinde toplu silahlanmalar?

Barış Meclisi’nin 1 Eylül öncesi düzenleyeceği toplantılarda barış hakkını kapsayıcı öğeleriyle işlemesi temenni edilir. Zira, “Kürt sorunu çözülmeden PKK katılımı durmaz” söylemi, örtülü bir özendirmedir. Oysa burada asıl olan, gençleri örgüte katılıma sürüklenmekten alıkoymak Bunu, sorunun çözümü izler… Öte yandan, her mehmetçiğin yaşam hakkı, “imha etme, etkisiz kılma, bitirme vb” operasyonların önüne geçirilmeli. Yöneticiler bunu algılamalı. Çünkü, bugünkü durum, adeta “karşılıklı imha” süreci: sanki, gençlerin yaşamı ile yaşlıların iktidarı arasında ters bir orantı mevcut…

Türkiye devleti ve toplumu, barış için anlayış ve yaşam tarzını gözden geçirmeli. Bunun için kuşkusuz söz değil, işlem ve eylem gerekli. Ama hiç değilse, 1 Eylül Dünya Barış günü vesilesiyle,”barış dili”ni kullanarak sorunları tartışmaya başlayabiliriz. Unutmayalım ki, barış hakkı da yaşam hakkı gibi insan haklarının sert çekirdeği: her zaman, her yerde ve herkes için gerekli çünkü…

Yoruma kapalı.