“ Hangi yargıç hakkı ”

- Devamı için tıklayınız -

Bağımsızlık denince hep yargı akla gelir. Oysa bağımsızlık ilkesi, gazeteciler, hekimler, öğretim üyeleri, sanatçılar ve diğer meslek mensupları için de geçerli. Zira bağımsızlık, bir mesleğe tanınan ayrıcalık değil, güvencedir: yargıladıkları, bilgilendirdikleri, yetiştirdikleri ve tedavi ettikleri için…

Mesleği icra edenlerin her türlü baskıdan uzak olmaları, muhatapların özgürlükleri bakımından güvence. Öyle bir ilke ki, onsuz yargısal, medyatik, tıbbi ve yüksek öğretimle ilgili kurumlara güven duyulmaz.

Yargı bağımsızlığı (YB), belli ilkeler veya kurumsal düzenlemeler ötesinde nitelikle ilgili öğeleri ve ulaşılması gereken bir hedef olarak bir süreci ifade eder.

MESLEĞE GİRİŞ/ YARGISAL İŞLEV

-YB, öncelikle, yargılama işlevine özgü bir yetiştirme tarzı ile ölçülür. Bilindiği gibi, böyle bir gereklilik, yürütme ve yasama erkleri için yok. Formasyonla, sadece hukuk öğrenimi değil de, adayları yargıçlık görevine hazırlayan lisans sonrası okullar (Hâkimlik Okulu gibi) anlaşılmakta.

Hukuki bilgi ve yargılama yeteneği, yargıçların yetiştirilmesinde öne çıkan iki ana öğedir. Bunlar, verilecek kararların, yargı önünde eşitliğin ve adaletin iyi işleyişinin güvencesi olarak düşünülür. Bu durumu, “yeterlik-erdem ve yetenek” halkası özetler.

-YB, yargıçların atama usulleri ile de ölçülür…

-YB, yargısal işlevlerin kullanım koşulları ile belirlenir: maddi ve sosyal koşullar bakımından, görevlerini dış zorlamalardan uzak bir ortamda yerine getirebilmeli. Dava sürecinde gazetecilerin siyasal şahsiyetleri “yargılaması”, bir zorlama örneği.

-YB, yargıçların tabi olduğu disiplin rejimi ile de ölçülür. Örneğin, Fransa’da Yüksek Hâkimler Kurulu kararlarının (1959-2005) % 68’i, “mesleki yetersizlik” yaptırımına ilişkin: ihmal, keyfî tutuklama, yetersiz gerekçe gibi.

ADİL YARGI NEDİR?

-Mahkemeye ulaşma hakkı, yani “yargıç hakkı” (İHAM, Golder/BK kararı, 21.2.1975),

-İyi bir yargıç hakkını oluşturan kurumsal ve usulî güvenceler,

-Yargı kararının etkili bir biçimde uygulanması (IHAM, Hornsby/Yunanistan kararı, 19.3.1997).

Adil yargılanma için vazgeçilmez bu üç güvence, “haklar güvencesinin güvencesi” olarak nitelenir.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinden Avrupa Sözleşmesine, Türkiye’nin taraf olduğu büyük İnsan Hakları belgelerine ve İHAM kararlarına göre, mahkemenin bağımsız ve tarafsız nitelikleri, adil yargılamanın güvencesidir.

Mahkemenin bağımsızlığı, bir statü; tarafsızlığı ise, bir erdemdir.

BAĞIMSIZLIK: STATÜ

Her mahkeme, yargılama görevini hiçbir iktidarın müdahalesi olmaksızın tam bir özgürlük içerisinde yapabilmeli.

-Başta, yasama ve yürütmeye karşı bağımsızlık.

BM İnsan Hakları Komitesi’ne göre; “yargı ve yürütme görev/yetkileri, açıkça ayırdedilemeyecek biçimde birbirine girmişse ya da (bu çerçevede) yürütme, yargıyı denetleme veya güdüleme konumunda ise bu durum, Pakt m.14/1 anlamında mahkeme bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı düşer.”. (Türkiye’nin de onayladığı Medeni ve Siyasal Haklar UA Sözleşmesi-MSHUAS).

İHAM ise, bağımsızlık için 4 ölçüt belirlemiştir: yargıçları atama tarzı; yargı mensuplarının görev süresi; dış baskılara karşı güvencelerin varlığı; bağımsız görüntü.

-Taraflar karşısında bağımsızlık, mahkemenin tarafsızlığı ile bitişik bir durum…

-Bütün fiili iktidarlara karşı bağımsızlık; başta basın gelmek üzere, görülmekte olan davayı etkileyen faktörler.

TARAFSIZLIK: ERDEM

MSHUAS, m.14/1’de ve İHAS m. 6/1’de öngörülen tarafsızlık yükümlülüğü, yargı mensuplarınca karşılanmalı. Nötr (neutre) olma gereğinin hukuki ifadesi olan bu yükümlülük, yargıcın saygınlık güvencesidir.

Yansızlık, yargıcın tutum ve kanaatleri hesaba katılmaz ise sağlanabilir. Zira, önyargılı olan yargılayamaz. Kararların gerekçelendirilmesi, hem nitelikli adalet için vazgeçilmezdir; hem de yargıcı kanaatlerinden uzaklaştırmaya zorlayan bir olgu.

Bütün bunlar, haklı olanı haksızdan ayırmak, gerçeği ortaya çıkarmak için…

•••

Ülkeyi kavuran yaz sıcağını bile bastıran Ankara merkezli ve çok eksenli iktidar kavgası, değinilen gereklilikler ile Türkiye arasında adeta bir eksen kayması yaratmışa benziyor.

Diğer sorunları görmezden gelmeksizin, şu sorulabilir: yargıç hakkı ne ölçüde geçeri ülkemizde? Bu hak bazı yargıçlar açısından halen “kendi hakları” olarak algılanabiliyor.

Bağımsızlık sorunu olmayan yüksek yargı üyeleri açısından böyle bir görüntü daha belirgin, en azından bir kısmı için. Bu durumda mahkeme, mağdurların yargıç hakkı değil, saldırganların kalkanı haline gelebiliyor. Örneğin, Profesör Baskın Oran’ın kaleme aldığı, “Bazı Yargıçlara Açık Mektup” (19 Temmuz 2009 günlü Radikal 2), aysbergin görünen kısmından bir kesit sadece.

Yoruma kapalı.