“ Haşmetlü’nün Anayasa Mahkemesi ”

- Devamı için tıklayınız -

AKP’nin önerdiği Anayasa değişikliklerini, “gerekçesiz” olduğu için de eleştirmiştim. Nihayet, gerekçe dün belli oldu, hem de çifte gerekçe: hakiki olan ve TBMM Başkanlığına sunulan metinde yer alan.

1) Öneri metninde Anayasa Mahkemesi (AYM) ile ilgili olanı: “mukayeseli hukuk uygulamaları ve ülkemizin ihtiyaçları gözönüne alınarak Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılması, üye sayısının artırılması, mahkeme üyelerinin belirli bir süre için bu göreve seçilmesi ve pek çok ülkede uygulanmakta olan bireysel başvuru müessesesinin yürürlüğe konulması;”

2) Bir de güncel uygulamanın yansıttığı: “Hülle yoluyla atama”, “Demirbaş Üye”, “Atama, kılıfına uyduruldu”. Başlıklar, sırasıyla dünkü Cumhuriyet, Milliyet ve BirGün’den. Konu şu: bir AYM Raportörü, AYM üyeliği için, bir aylığına Denizcilik Müsteşar yardımcılığı ile kendisine “üst düzey kamu görevlisi” payesi verilerek AYM üyeliğine atanıyor.

İki gerekçeden, asıl olanı bu.

Önce, öneri paketinde AYM ile ilgili düzenlemeye bakalım:

17 üyeli AYM’nin 14 üyesini, (10’u dolaylı, 4’ü doğrudan) CB seçer. Dolaylı olanlar içerisinde 3 üyeyi YÖK önerecek. YÖK’ün CB bağlantılı yapısı göz önüne alınırsa, 7 üyeyi doğrudan belirleyeceği söylenebilir. TBMM ise, sadece 3 üyeyi dolaylı olarak seçecek.

Bu konuda başka ülke deneyimlerine değiniliyor. Avrupa modelinde, iki ayrı uygulama var: AYM üyelerini yasama organı seçer, üyelerin niteliği ve seçim usulü konusu sıkı koşullar kaydı altında. Veya bu yetki, yasama organı ile yargı organları arasında paylaştırılır (karma model).

1961 Anayasası, karma modeli öngörüyor idi.

1982 çok eleştirildi; çünkü, TBMM dışlanmıştı. CB ise, 11 üyenin üçünü doğrudan, 8’ni ise, önerilenler arasından atıyor.

Bu nedenle yapılan “sivil” anayasa çalışmaları, öncelikle AYM’nin üyelik yapısını demokratikleştirme eğilimini yansıtır. İki örnek:

•AYM’nin toplam 21 üyesini, sırasıyla yüksek yargı organları (9), TBMM (7), CB (2), AYM (1),YÖK (1) ve TBB (1) seçer. (Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Önerisi ‘gerekçeli’, TBB, 2001).

•AYM’nin toplam 21 üyesini, sırasıyla, TBMM 4 (Senato 2, Millet Meclisi 2), üye tamsayısının 2/3 çoğunluğu ile, Yargıtay-Danıştay-Sayıştay (11), üniversitelerarası Kurul (5), CB (1), AYM (1) seçer. (Özgürlükçü-Eşitlikçi Demokratik ve Sosyal Yeni Bir Anayasa İçin Temel İlkeler, DİSK, 2009).

Aktarılan üç öneriden AKP’ninki “siyasal”, diğer ikisi “sivil” iradeyi yansıtıyor. İlk gözlemler:

1) sivil metinler, ülkemizin deneyimleri ile karşılaştırmalı anayasa yargısı sentezini yapıyor…

2) siyasal metin ise, her ikisine de yabancı. Zaten böyle bir düzenleme Avrupa modelinde yok.

Aslında, AKP öneri paketinde AYM’nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin düzenleme ile gerekçesi arasında herhangi bir bağlantı yok.

“Hakiki” gerekçe olan bir raportörü AYM üyeliğine devşirme yolu ise, bundan sonrakilerin nasıl olacağının göstergesi.

Gerçi bu tarz, bana hiç yabancı gelmedi. Çünkü, acı bir İnsan Hakları Danışma Kurulu (İHDK) deneyimi yaşadım: Başbakan Yrd. A.Gül, Eylül 2003’te İnsan Hakları Başkanı (İHB), Şubat 2003’te İHDK başkanlık seçimini kaybeden kişiyi atadı; İHDK’nin sekreterlik hizmetleri İHB’ye bağlı idi. (Adalet Bakanlığı ve HSYK ilişkisi benzeri). İH Başkanı, İHDK’yi çalıştırtmamak için “elinden gelen her şeyi” yaptı. Bir yıl sonrasında ise, “Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu” nedeniyle savcılığa suç duyursunda bulundu…

Şimdi yeniden dönelim AYM’ye. Raportörün üye olarak “devşirilme tarzı” nedeniyle, istemeyerek de olsa okuyucularla paylaşma gereğini duyduğum bir girişim, aradaki fark üzerine fikir verebilir:

Yıllar önce avukat kontenjanından AYM üyeliği için gelen teklife ilk tepkim şu olmuştu: “etik açıdan uygun olmaz, çünkü ben İst. Barosu üyesiyim, ama fiilen avukatlık yapmıyorum…”.

Sanırım, yıllar önce yapılamayan atama ile son günlerde kotarılan atama arasındaki fark, “Anayasa Reformu” ile yapılmak istenenin ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Biraz dürüstlük lütfen: AKP önerisi, 1982 Anayasası’ndaki düzenlemenin gerisinde.

Eğer paket bu haliyle anayasalaşırsa, yeni anayasa arayışı, artık boş bir umuda dönüşecek; bu arada, bugüne kadar yapılan sivil girişimli anayasa çalışmaları için harcanan emekler de heba edilmiş olacak. Daha kötüsü, askeri dönem Anayasası kalıcı hale gelecek…

Hepsinin ötesinde, “İnsan Haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet” için hukuk devleti hedefi, yerini, “maneviyatçı-muhafazakar ve milliyetçi” bir Cumhuriyet inşasına ivme kazandıracaktır…

Yoruma kapalı.