“ Halkoyuna ‘doğru’ bilgilenme hakkı ”

- Devamı için tıklayınız -

Sandık tarihi yaklaştıkça halkoyuna sunulacak metin üzerinde bilgilenme ortamı daralıyor. Siyasal söz ve söylem çok fazla, “resmi kolektif gözyaşları”na uzanan ve 30 yıl önce yapılan darbeden nemalanmaya varan yeni propaganda taktiklerine kadar…

Oysa, yurttaşlar, “hayır” veya “evet” şeklinde oy verecekleri metin üzerine doğru ve gerçek bilgiye muhtaç. Bu konuda, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu (2004), yeterli görülmemiş olsa ki, bu hak, 5982 sy.lı yasa ile “anayasalaştırdı”: “Herkes bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.”

Ne var ki, bilgilenme hakkını tanıyan Anayasa değişikliği metni, doğru bilgiden yararlanamıyor. Tam tersine, 5982 sayılı yasayı “bilgi kirliliği” kaplamış bulunuyor. Bilgi hakkını tanıyan ve kirliliğe neden olanlar, aynı siyasal aktörler:

-Cumhurbaşkanı’nın (CB), Anayasa üzerine söyledikleri ve yetkilerini kullanma tarzını geçelim. Şaşırtıcı olan, bazı gazetecilerin bıkmayan “haklılaştırma” çabası…

-Başbakan ise, “en kapsamlı anayasa değişikliği” diyor. Eğer önceki Anayasa değişiklikleri R.G.’de yayımlanmamış olsa, nasılsa “insan belleği unutma özürlü” denebilirdi…

-Adalet Bakanı, bir gazetecinin “sivil anayasanın akibeti”ni sorması üzerine: “AKP aleyhine dava açıldı; dava sonrası, TBMM Başkanı Toptan, parti liderlerine anayasa uzlaşma komisyonu kurulmasını önerdi, CHP cevap bile vermedi; bu koşullarda nasıl uzlaşalım?…” sözleriyle yanıt veriyor (TRT, “enine boyuna”, 19 temmuz). Sn. Bakan, 2007 yılı bitmeden AKP’nin “sivil anayasa” taslağını yok ettiğini, 2008 başında “üniversitelerde türban” için Anayasa değişikliğini ve AYM’nin iptal kararını ve diğer kavgaları, yaşanmamış sayıyor.

“Anayasa yalanları”nın giderek yaygınlaşması nedeniyle başlıktaki “doğru” sözcüğünün sıfat görevi ağırlıklı: “doğru anayasal bilgilenme hakkı”.

Şimdi propaganda sloganlarına bakalım: “Darbe Anayasası değişecek” (AKP), “Kenan Paşa’nın Anayasasından farkı yok” (CHP). Bunlar ne kadar doğru? Tartışılabilir:

1.-Darbe anayasası çok değişti, özüne pek dokunmaksızın. Ne var ki, AKP paketi özüne dokunmaktan çok onu pekiştiriyor birçok bakımdan…

2.-Kenan Paşa anayasasından farklı, iki nedenle: Bir kez, Anayasa çok değiştirildiği için, 2010 paketi, 1982 metniyle değil, 1987-2004 arasındaki değişiklikler ışığında değerlendirilmeli. Sonra, böyle bir karşılaştıra yerinde değil. Çünkü, Evren dönemi, çok partili siyasal yaşamın henüz 30. yılında 3. kırılmaya denk düşen askeri diktatörlük. AB ile müzakere sürecinde olan 2010 Türkiyesi ise, 1983’ten bu yana kesintisiz 7 genel seçim yapmış ve çok partili siyasal yaşamın 60. yılında…

Bu nedenle, 2010 değişiklik yasası için şu sorgulama yapılmalı:

1.- Hangi yenilikler, 1982 metninden ve sonraki değişikliklerden ileri?

2.-1982’den ileri, ama sonraki değişikliklerden geri olan öğeler neler?

3.- 1982’den de geriye giden öğeler var mı?

Yanıt için, Anayasa metnine ve uluslar arası düzenlemelere bakmak yeterli, zaman farkını gözardı etmeksizin.

Mesela, uluslararası sözleşmeler üzerinde Anayasa Mahkemesi’nin(AYM) denetim yapamaması, 1980 için anlaşılabilirdi. Ama AYM’nin yeniden düzenlendiği 2010’da bu yetkinin tanınmaması, 82’nin gerisine düşmektir. İtiraz yoluyla başvuruda 10 yıllık süre yasağını kaldırmak bir yana, KHK’yı da aynı kategoriye sokma çabası, açık bir geriye gidiştir. 1961 Anayasasına göre bir milletvekili dava açabiliyor iken şimdiki düzenlemeye göre, dava için 115 milletvekili gereğinin sürdürülmesi, geriye gidiştir. CB’nin, yüksek yargı organlarının seçtiği üç aday arasından atama yetkisi, 1980 askeri zihniyetiyle bile açıklanamaz iken; bunu 2010’da yapan “demokratik zihniyeti”!, yargıçları “ebleh” yerine koymaktır. 1982 metnine göre 11, şimdi ise 14 AYM üyesini atamaya yetkili olan CB için, “1982’den sadece üç fazla” demek, bu kez bütün topluma “özürlü” muamelesi yapmaktır. 12 Eylül’de bunlara evet demek, ’82 metnine çifte meşruluk sağlamaktır…

Sonuç: “Bilgi kirliliği”, darbe anayasasından kurtulma söylemi altında, tam tersine “1982’yi meşru kılma”ya yarıyor. Eğer doğru bilgi temelinde tartışma yerine, “12 Eylül referansı” esas alınırsa, indirgeyici ve konuyu dağıtıcı, metafizik ve sanal politik bir kavga ivme kazanır.

2011 ve 12 seçimlerine yayılması ve bütün Türkiye’yi sarması muhtemel bir kavga ortamı, Anayasa değişikliğini fantezi kılabilir. Bu nedenle, “anayasa yalanları”na kapılmayalım! Siyasal söylemden etkilenen bilumum zevata acil tavsiye: okuyun lütfen! Neyi mi? 1982’yi, 1987-2004 değişikliklerini ve 2010 paketini…

Yoruma kapalı.