“ YURT VE YURTTAŞLIĞA “YABANCI” BİR MAHKEME: AYM ”

- Devamı için tıklayınız -

YURT VE YURTTAŞLIĞA “YABANCI” BİR MAHKEME: AYM

İbrahim KABOĞLU

“Yurttaş mekânı”, Anayasa Mahkemeleri (AYM) için kullanılan bir tanım öğesi. Çünkü onlar, parlamentolar karşısında, hak ve özgürlüklerin koruyucusu. Buna, son on yıllarda çevresel haklar bağlamında “ülke” koruyuculuğu görevi de eklendi. Özellikle, bölgesel devlet örgütlenmesi, AYM’lerin bu işlevini belirgin hale getirdi. Öyle ki, “ülke” ve “insan” temelinde genişleyen “insan hakları”, AYM’lerce, aynı zamanda ilerletiliyor ve geliştiriliyor.

Ne var ki, AYM’nin Temmuz 2011 ‘de verdiği iki karar, “ülke” ve “insan” ekseninde hak ve özgürlüklerin korunması bir yana, tam tersine, bu alanları daraltıcı ve kısıtlayıcı.

Ülke-ülkesel hak: “Cargill Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye ait alanın tarım dışı amaçla kullanılmasının önünü açabilmek; bu amaca ulaşılabilmesi için yapılan bütün düzenleme ve işlemlerin, bu bağlamda söz konusu alanda nişasta tesislerinin kurulmasına imkan veren tüm plan değişiklikleri ile nişasta fabrikası yapımı için verilen yapı ruhsatlarının, kullanım izinlerinin ve söz konusu alanın “Özel Endüstri Bölgesi” olarak ilan edilmesine dair Bakanlar Kurulu Kararının iptaline ilişkin bağımsız Türk yargısının kararlarını etkisiz kılmak üzere önce 31.1.2007 günlü, 5578 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun çıkarılmış ancak Anayasa Mahkemesi’nin 19.2.2007 tarih ve E.2007/18, K. 2007/9 (Yürürlüğü Durdurma) sayılı Kararı ile;

bu “Kanun’un 6 ncı maddesiyle 3.7.2005 günlü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’na eklenen geçici 3. maddenin, Anayasa’ya aykırılığı konusunda güçlü belirtiler bulunduğu ve uygulanması halinde sonradan giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların doğabileceği gözetilerek ESAS HAKKINDA KARAR VERİLİNCEYE KADAR YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA “ karar verilmiştir.”

AYM, bu kararına karşılık, bu kez aynı md. yerine 5751 sayılı Yasa ile getirilen Geçici 4. md. hk. -2’ye karşı 14oyla- red kararı verdi( 2008/35 E. Ve 2011/65 K.).

Red gerekçesi, kamu yararı ölçütü ile yasa koyucu takdiri arasında kurulan bağa dayanıyor:

“Söz konusu Yasa’da yer alan iptali istenen kuralın da tarım arazisi niteliğini kaybetmiş, toprak vasfını tekrar kazanması mümkün olmayan arazilerin yasal statüye kavuşturulup ekonomiye kazandırılması ve bu gibi arazilerde yatırım yapmış olan vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için kamu yararı amacıyla öngörüldüğü, bu düzenlemenin de anayasal sınırlar içinde yasa koyucunun takdirinde olduğu açıktır.”

Saptama: AYM için öncelikli olan, “ülkesel insan hakları” değil, yatırımcıların ekonomik çıkarlarıdır.

“Yurttaş ve hakları”: AYM, 2009/47 E. Ve 2011/51 S. ve 17.3.2011 günlü kararında ise, 21.6.1934 gün ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun, “…yabancı ırk ve millet isimleriyle…soyadları” kullanma yasağını (md. 3), Anayasa’ya uygun buldu.

Yasama organının soyada “kamu yararı ve kamu düzeni” gerekleriyle müdahalesini “takdir yetkisi” alanıyla açıklayan AYM, dil özgürlüğü temelinde ayrımcılığı, eşitlik şeklinde yorumladı:

“kural, yeni alınacak soyadını yabancı ırk ve millet ismi olarak almak isteyen herkese ayrım gözetmeksizin uygulanmaktadır. Bu nedenle kuralın, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı bir yönü de bulunmamaktadır.”

“Yabancı ırk ve millet isimleri” yasağını teyit ederken İnsan hakları öğretisine “yabancı” bir eşitlik ilkesi “icadı”na imza atan AYM kararının düşündürücü yanı, itiraza konu olan davanın Süryani kökenli bir yurttaş tarafından açılmış olması: Midyat’lı Favlus Ay’ın isteği, adını ve soyadını Paulus Bartuna olarak değiştirmekti…

Karardan çıkan sonuç şu: Anadolu topraklarında yaşayan Süryaniler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Gürcüler, Çerkezler vd., “yabancı ırk ve millet”tendir ve kendi dillerinde soyadı alamaz.

AYM’ye göre bu yasak, herkes için geçerli olduğu için eşitlik ilkesine aykırı değil. Yani, kendi dilinde soyadı kullanabilenlerle kullanamayanlar arasında eşitlik! var.

Bu kararda tek teselli kaynağı, kararın 8’e karşı 9 oyla alınmış olması. (Hatırlanacağı üzere, 1995’te, din hanesine ilişkin karar da, 5’e karşı 6 oyla alınmıştı. Bunun İHAS’a aykırı bulunması için 2010 Şubatı beklendi. Ama, İHAM kararı uygulanarak nüfus cüzdanından din kaydının silinmesi için Hükümet’te kıpırtı bile yok…).

Özetle, AYM’nin anılan iki kararı, ülke ve yurttaş koruyuculuğu bir yana, “yurt ve yurttaşa yabancı”lık anlayışını yansıtıyor. Kısacası, yasama ve yürütme ile AYM arasında “uyum tam”!

YAŞ toplantısı vesilesiyle: AKP Hükümeti’nin on yıldır süren TSK’yı “silahsızlandırma” mücadelesinde ağırlıkta olan, askerlerin az demokrat olması mı, yoksa fazla laik oluşu mu?

(BirGün, 04.08.2011)

Yoruma kapalı.