“ İHAM TAKSİM KARARI... ”

- Devamı İçin Tıklayınız -

İHAM TAKSİM KARARI…

· İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), -DİSK ve KESK’in birlikte yaptığı başvuru (38676/08) sonucu- 27 Kasım 2012’de, Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarının engellenmesi nedeniyle, Türkiye’nin Sözleşme’yi (İHAS) ihlal ettiğine karar verdi.

· İHAS’ın güvencelediği (md.11) toplantı özgürlüğünün ihlâl edildiği saptanırken, toplu ifade özgürlüğünün kapsamı genişletildi.

· Karara göre, 1 Mayıs ve emekçiler için özel bir anlam taşıyan Taksim Meydanı, bir tür “bellek hakkı” oluşturmakta…

· Bu gelişmeler ışığında, 1 Mayıs 2013 ne ifade eder?

Barış ve şiddet çelişkisi

1 Mayıs 2008’de yaşanan şiddet ortamından sonra, iç hukukta ve Avrupa hukukunda iki önemli gelişme oldu: 1 Mayıs resmî tatil günü olarak kabul edildi. İHAM ise, Türkiye’nin Sözleşme’yi ihlal ettiğine karar vererek, “resmî tatil”i, özgürlük temelinde anlamlı kıldı. Aslında geçen iki yıl içinde kamu makamlarının müdahale etmediği kutlamalarla bir normalleşme sürecine de girildi.

Öte yandan, Kürt sorununu barışçıl yöntemle çözme iradesi, demokrasi anlayışında bir değişim umudu olarak da yansımadı değil. Gerçi, emekçi kesimlerin eylemlerine genellikle mesafeli duran Hükümet, şiddet yoluyla yıldırı politikasını eksik etmedi.

Barış iradesi, toplumun bir kesimi ile sınırlı tutulamayacağına göre, “Taksim tekeli”ni açıklamak, kolay olmasa gerek. Vali-Bakan-Başbakan üçgeni, Taksimi 1 Mayısa kapalı tutma kararlılığını ortaya koydu; 1 Mayıs kolektif özgürlükleri ve Taksim bellek hakkı ise, emek örgütlerinin eylem azmini.

Bu bakımdan, İHAM kararının özel bir anlamı var: hukuken bağlayıcı olan karar, sadece resmi makamların uyma yükümlülükleri bakımından değil, insan hakları pratiğine katkısı açısından da önemli ve anlamlı…

Hakkın zaman ve mekân boyutu

İHAM kararı, zaman ve mekân boyutlarıyla emekçilerin toplu özgürlük hakkını Avrupa ölçeğinde tescil ederek, bu hakkın 1 Mayıs’ta kullanımı açısından, önemli bir ölçüt kazandırdı.

Gösteri ve toplanma yerini belirleme özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün bir parçası olduğunu vurgulayan karara göre, “mekân seçimi, başka türlü kabul edilebilir sınırlamalara tabi olmasına rağmen, gösteri hakkının bir parçasıdır.”

Öte yandan, İHAM’a göre, emekçilerin Taksim Meydanı’nda gösteri yapmak için ısrar etmesinin tarihsel önemi ve mekânın sembol olma özelliği var: “Bu bağlamda, başvurucuların gösteri yapmak istedikleri Taksim Meydanı’nın kentin kalbinde olduğunu ve büyük ölçekli bir gösterinin gerçekten kamu hayatının bozulmasına yol açacağını kaydeder. Ne var ki, Mahkeme, 1977’de İşçi Bayramı Kutlamaları sırasında Taksim Meydanı’nda çıkan bir çatışmada 37 kişinin öldüğünü de kaydeder. Sonuç olarak, Taksim Meydanı bu trajik olayın bir sembolü olmuştur…”

Gerekli/elverişli/ölçülü

Kamu makamları, gösterilerin güvenli ve barışçıl gerçekleşmesini sağlama yükümlülüğünde.

İHAM’a göre; kamu güvenliği amacıyla yöneticiler, gösterilerin yapıldığı yerle ilgili kısıtlama yetkisi kullanılırken toplanma özgürlüğü içeriğinin boşaltılmaması için, göstericiler şiddet olaylarına karışmadığı sürece, belirli bir yerdeki gösteri günlük hayatı etkilese bile barışçıl gösterilere belli bir hoşgörü gösterilmeli.

Adı geçen davada, bireylerin haklarını kullanabilmeleri ve kamu makamlarının keyfi müdahalesinden korunmasında pozitif yükümlülükleri olduğunu saptayan İHAM, kolluk güçlerinin kullandığı şiddetin ölçülülük ilkesine aykırılığını da, bu ilkenin öğelerini irdelemek suretiyle ortaya koymuştur: “…Mahkeme mevcut davada polis memurlarının güç kullanmak suretiyle yaptığı müdahalenin orantısız olduğunu ve düzensizliğin engellenmesi için gerekli olmadığını kabul eder” (prg.37). Özetle, kolluk güçlerinin biber gazı kullanmasının meşruluğu, gereklilik, elverişlilik ve orantılılık ölçütlerinin birlikte gerçekleşmesine bağlı…

1 Mayıs: Polis ve gaz

Dünkü görüntüler ne ifade eder?

-Hükümet, kentlilik haklarını hiçe sayan “inşaat faaliyeti” ile, Taksim Meydanı’nı tarihsel ve kültürel kimliğinden uzaklaştırıp, ticari mekan ağırlıklı bir bölgeye dönüştürme politikasını kararlılıkla yürütüyor.

-Bu süreçte, emekçilerin kazanımları ve -kültürel kimlik hakkını da tescil eden- İHAM kararı, Hükümet için ikincil konular.

-Meydanların polisle doldurulması şu çağrışımı da yapıyor: nasıl ki, ülke sathında yürütülen HES inşaatlarına karşı ilgili mekanda yaşayan halkın tepkisi, jandarma ve polis yoluyla bastırılmaya çalışılıyorsa, burada da uygulama aynı.

-Sonuç olarak, İstanbul 1 Mayıs’ı, emekçi bayramı değil, “polis ve biber gazı ve şiddet” gösterisine dönüştü.

-Bütün bu olup bitenler karşısında, “barış süreci” ne ölçüde inandırıcı olabilir?

Yoruma kapalı.