“ ANAYASAYI OYUNCAK ETTİNİZ ! ”

- Devamı İçin Tıklayınız -

ANAYASAYI OYUNCAK ETTİNİZ !

Daha baştan sorunlu doğan 1982 Anayasası, 31 yıldır uygulanıyor…

Anayasa üzerine sürekli ahkâm kesenlere sorular: Siz kaç yıllık anayasa yapacaksınız? Otuz mu, altmış mı, doksan mı? “Darbe Anayasası” olarak adlandırıp yürürlükten kaldırmak istediğiniz ve onun yerine geçirmeyi amaçladığınız Anayasa için, herhalde beş veya on yıllık bir anayasa değil, en azından yürürlükteki kadar bir ömür biçiyorsunuzdur. Bu varsayıma göre, en az 30 yıl uygulanacak bir anayasa için, ay, hafta ve gün hesabı yapmak, hangi mantıkla açıklanabilir?

Anayasa Uzlaşma Komisyonu(AUK), “kurucu iktidar öncülü” olabilir miydi sorusu ayrı. Ne var ki, siyasal aktörlerin onayı sonucu kendisince belirlenen kurallarla yola çıkan Komisyon, aynı aktörlerin sürekli engellemeleriyle karşılaştı…

Varsayımlar gayri ciddi…

Şimdi, “bir temmuza kadar son uzatma” deniyor. Ya sonrası? 1 Temmuz neyin tarihi? Eğer çalışma belli bir aşamaya gelmiş ise, neden devam edilmesin?

-“Efendim, ucu açık bir Anayasa çalışması olmaz!” mış… Böyle bir kural, olsa olsa olağan üstü dönem anayasaları için geçerli. Bu çalışma 6 ay veya bir yıl daha uzasa ne olur? 31 yıl sabrettiniz, 6 ay neden etmiyorsunuz?

-“Yerel seçimler var. Sonra Cumhurbaşkanı seçimi var; bu nedenle, Eylül 2013’ten sonra, TBMM üyelerini yasama çalışmalarında tutmak zorlaşır….”mış.

-“Yeni anayasa imkânı kaçtı” demiş Portekiz’de TC Cumhurbaşkanı…

Bu iddiaların geçerli olacağını varsayarsak; şu saptama haklılık kazanır: gelecek on yılların en üstün normu olacak anayasa yerine, yerel seçimlere öncelik veren milletvekili zaten anayasa yapamaz.

Komisyon açısından; Anayasa gibi temel bir belgenin hazırlanması, “masada kalma, masadan kalkma” söylemine indirgenmiş ise, böyle bir Komisyon’da uzlaşma ve üretim zor olur.

Geçici anayasa olur mu?

AUK’nın görevinin sona ermesi durumunda, B ve C planları devreye sokularak, yola devam edilirmiş. Halkoyuna başvurularak metnin kabul edilmesi sağlanabilirmiş… Dört parti birlikte değil, ktidar partisi AKP’nin muhalefet partilerinden biri ile gerçekleştirmeyi hedeflediği bu planın ana muhatabı BDP olup, bu çerçevede “geçici anayasa” kavramını telaffuz eden siyaset zevatı bile var.

Buna göre, “geçici anayasa” ile, “barış süreci”nin temel gerekleri düzenlenecek; yeni anayasa ise, 2015 seçimleri sonrasında hazırlanacak…

Böyle bir planın uygulamaya konması, 2010 değişikliğine göre daha geriye götürücü ve çatışmacı bir ortama yol açar. Özellikle, barış ve başkanlık konusunun aynı pakete konularak oylanması, demokrasi ve meşruiyete ilişkin ciddi sorunları beraberinde getirir…

Henüz anayasal ilkeler üzerinde tartışma yap(a)madan, -başkanlık kılıcı sallandırılarak- böyle bir yola gidilmesi, bugüne dek sağlanan anayasal birikimleri zedeler ve geriletir.

Somut adımlar mümkün…

Oysa, eğer Anayasa çalışması yasama seçimleri sonrasına bırakılacaksa, bu durumda, “geçici anayasa” gibi ara rejim çağrışımı yapan uygulamalardan çok, demokrasi ve insan haklarını ilerletici yasal düzenlemelere gitmek, daha somut adımların atılmasını sağlayabilir. Çünkü, bu anayasal düzende bile çok yönlü ilerlemeler kaydedilebilir. Üstelik, yasal ayıklama ve iyileştirmeler, muhtemel bir yeni anayasa zeminini hazırlayıcı bir işlev görür. Avrupa Yerel Özerklik Şartı’nda yer alan çekincelerden, seçimlerde %10 baraj uygulamasına uzanan kısıtlamalar dizisi, anayasal düzen çerçevesinde sonlandırılabilir; hatta bunlar birer gerekliliktir de. Bu vb. düzenlemeler, barış sürecine de katkı sağlar…

Yenisi nasıl hazırlanmalı?

2013 yazında AUK çalışmalarının sona ermesi varsayımında, daha demokratik bir uygulamaya geçirilmeli.

– “Parti heyeti”: 2007’de AK Parti, “sivil anayasa” adına yalnız başına anayasa yapımına koyuldu.

-“ Anayasa Uzlaşma Komisyonu”: Bu girişim başarısız kaldığı için 2011’de TBMM’de temsil edilen partilerle “uzlaşma yolu” işletilebildi.

-“Anayasa Meclisi”: AUK deneyimi de yeterli olmaz ise, o zaman üçüncü evre olarak daha işlevsel bir yöntem üzerinde şimdiden düşünmek gerekir. Çalışma, eğer şimdiki gibi “kurulu iktidar” yoluyla kotarılacaksa, uzlaşma yelpazesi, elden geldiğince geniş bir uzmanlar heyeti ile takviye edilmeli. Bunun yanısıra, “katılımcılık”, “saydamlık” ve “yetki” ilkeleri, bu yolun temel öğelerini oluşturmalı. Ama asıl üzerinde durulması gereken, “kurucu iktidar” seçeneği olup, TBMM’nin, seçimle belirlenecek bir Anayasa Meclisi yoluyla yeni anayasa hazırlık yolunu açmasıdır.

Yoruma kapalı.