Anayasayı Diyarbakır’da tartışmak…

Anayasayı Diyarbakır’da tartışmak…

Türkiye Anayasacılığı tarihinin beşte birlik dönemini kaplayan 1982 Anayasası’nı değişiklik yoluyla veya yenileyerek aşma arayışı, son 20 yıla damgasını vurdu. Toplam 12 değişikliğin, Anayasa’yı ilk metninden uzaklaştırdığı ne kadar bir gerçeklik ise, yenileme arayışı da, o denli olması gerekeni ifade eder. Tarihimizde ilk kez tanık olunan bu süreç, kayda değer bir anayasal birikim sayılabilir. Şimdi sorun, 25. yılında söz konusu birikimin somut proje veya metinlere dönüşerek resmiyet kazanması noktasında düğümlenmekte. Çünkü, 1982 döneminde en demokratik seçim söylemine tanık olduğumuz 1991’de başlayan anayasa çalışmaları giderek yaygınlaştı ve izleyen on yılda sivil girişimli yaklaşık on metin ortaya çıktı. Ama bunlar siyasal iradeye yansımadı.

Bunun önemi, şu sorulara verilecek yanıtla doğru orantılı: Türkiye toplumunu kuşatan gerilim/çatışma hatları ile Anayasa arasında doğrudan ilişki var mı? Varsa, demokrasimiz-deki iniş-çıkışlar, anayasaların “toplumsal uzlaşma” belgesine dönüşememiş olmasında ne ölçüde rol oynadı? Geleceğe dönük olarak, anayasanın çatışmaları uzlaşmaya dönüştürücü işlevi, şu iki soruya vereceğimiz yanıtla sınanabilir: yeni anayasa, nasıl bir yol ve yöntem izlenerek yapılmalı ve içeriği ne olmalı?

Yapım tarzı, resmî prosedür (norm aşaması) öncesi, toplumun elden geldiğince değişik katmanlarında ve ülke genelinde konuyu tartışmaya ilişkin. Hangileri?: çatışmanın gündemde tutulan (etnik köken/dilsel/dinsel) ve gölgede kalan (toplumsal sınıf ve katmanlar arası gelir dengesizliği, Doğu-Batı farkı,…) dinamikleri. İlki, devletin siyasal örgütlenmesini (katı merkeziyetçi yapı); ikincisi, devlet anlayışını (sosyal devlet) ilgilendirir. Hedef olarak, biri için, “demokratik ve kültürel Türkiye”, öbürü için “sosyal Türkiye” kavramı öne çıkarılabilir.

Çatışmanın birbiriyle bağlantılı olan her iki itici gücü arasındaki hassas dengenin gözetilmesi ölçüsünde anayasa etkinlikleri, eksik olan tartışma kültürümüze de katkı getirebilir. Toplumdaki şu ayrışma, denge arayışını yaşamsal kılmakta: milliyetçi/ırkçı/dinseleg/7/m ile insan hakları/demokrasi/hukuk devleti gereksinim].

Eğilim ile gereksinim arasında, adeta ters bir orantı var. Tercihin evrensel ilkelerden yana konması ölçüsünde, soya ve dine dayalı ayrımlar göreceli kılınabilir; yani, bileşik kaplar örneği, biri azaldıkça diğeri artar veya tersi.

Bu nedenle, Diyarbakır Barosu’nun (H. Böll Vakfı desteğiyle), geçen cumartesi başlattığı Anayasa toplantıları anlamlı. Amaç, Anaya-sa’nın 25. yıldönümüne rastlayan 7 Kasım 2007’de, henüz seçilmiş TBMM’ye bir proje sunmak.

Bölgeden yükselen ses veya çığlık, çoğu zaman yöre veya Kürt sorunuyla özdeş oldu ya da öyle yankılandı. Kuşkusuz tarih ve coğrafyasıyla Diyarbakır, Kürt kimliği talebinin somutlaşma mekanı. Bu özelliği ona ciddi bir sorumluluk da yüklediği için, tüm Türkiye’yi kucaklayacak bir konuyu gündeme getirmesi, başlı başına olumlu bir gelişme.

“Anayasal yurtseverlik” ekseninde ortak bir metin üzerinde uzlaşma güçlüğünü aşabilmek için, bu tür etkinliklerin çoğalması beklenir.

Yeni anayasa yapım tarzını somutlaştıran tartışmalar, nasıl bir anayasa ve hangi içerik sorusunu da beraberinde getirir. Bu ise, bir başka hassas dengeyi çıkarıyor karşımıza: bir yanda, elden geldiğince kucaklayıcı düzenlemeler; öte yanda, farklılaşmalara olanak tanı-yıcı ilkeler. Örneğin, “demokratik Türkiye”n\n, birlikte siyaset, tüm yurttaşların yönetime eşit katılımı, hukuk önünde yöneten-yönetilen eşitliği gibi kucaklayıcı ilkeleri kapsamına alması; buna karşılık, “üniter devlet”\n, kültürel kimlik hakkı veya dinsel aidiyet gibi farklılaştı-rıcı öğeleri dışlamaması yönünde esnetilmesi.

Bu erekte yürütülecek çalışmalar, “Güneydoğu sorunu yalnızca sosyo-ekonomik temellidir” şeklindeki indirgemeci söylem ile “bu bir Kürt sorunudur” biçimindeki alternatif yaklaşımı dengelemeye katkıda bulunabilir. Zira, her ikisi de doğru; ancak, birlikte ele alınmak kaydıyla. Sorun, hem işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği sorunları çerçevesinde sosyoekonomik haklar ve sosyal devlet açısından; hem de farklı kimlikler ekseninde kültürel haklar ve demokratik devlet açısından ele alınmalı. Örneğin, ilk seçimlerin % ıo’luk engel olmaksızın gerçekleştirilmesi, ulusal ölçekte demokrasi açığını kapatmanın ilk somut adımı olabilir.

Kısacası, ulusal ve bölgesel çözümler iç içe. Bu nedenle, Diyarbakır’ın Türkiye mesajı önemli…
164 İşbirliği ve bağımsızlık 28 Mart 2007

Yoruma kapalı.