‘Derin Fransa’dan…

‘Derin Fransa’dan…

“Yaşamı değiştirmek gerek” (il faut changer la vie) sözleri ile başlayan marş, sosyalist gençlerin ağzından meydanları inletiyordu, çeyrek yüzyıl önce. Şimdi ise, politikada yenilenme zamanı. Geçen perşembe Cumhurbaşkanı (CB) adayı seçilen S. Royal, iktidardaki çoğunluk kurmaylarını hem imrendirdi, hem de telaşlandırdı. Çünkü, seçim parti üyelerince yapılmıştı ve aday hanımdı. CB’lığı tutkusunu her vesileyle dışa vuran N. Sarkozy ise, sadece huzursuz olmuştu.

Seçimlere beş ay kala, bellek, V. G. d’Esta-ing (zamanın CB) ve F. Mitterand’ın (Sosyalist Parti adayı) seçim kampanyasına kayıyor:

1981 baharı. “Adaylık şampiyonu”, d’Esta-ing’in Mitterand’a yakıştırdığı ve tepeden bakışını yansıttığı bir sıfattı. Buna karşılık, uzun yıllardan beri solda örmüş olduğu kanaviçe-nin ürününü toplayan Mitterand, Parlamen-to’da sosyalist çoğunluğun önünü de açmış oluyordu. Böylece, 1958’de kurulan 5. Cumhuriyet tarihinde CB’lığı ve siyasal çoğunluk, ilk kez sola geçmiş bulunuyordu. Sosyalist iktidarın ilk işi, ölüm cezasını kaldırmak oldu…

Bizde ise aynı dönemde, “asmayalım da besleyelim mi?” diyebilen zat, demokratik açılımın önünü tıkamak için “veto şampiyonluğu” yapıyordu; kendisini, Anayasa ile birlikte oylatmayı da ihmal etmiyordu.

Ya şimdi? Her iki ülkede sadece CB seçim tarihlerinde örtüşme var: 2007 Nisan sonu ve Mayıs başı. Süreç ve gündem konusunda benzerlik yok.

Elysee Sarayı’na hangi partilinin gideceğine taban karar verdi. Çankaya’ya kimin çıkacağına ise, çıkacak kişinin kendisi karar verecek; tıpkı Fransa’da sağın zaptedilmesi zor “kabadayı’^ Sarkozy’nin bizzat karar vermek istediği gibi. Bu son olasılık gerçekleşse de, önemli bir fark var: Sarkozy, başta Royal olmak üzere, birçok adayla yarışacak; halk, iki kez sandık başına gidecek. Ankara’da ise, milletvekilleri seçmeyecek, sadece oy verecek; “Aday”QX TBMM’den Pembe Saray’a bir zahmet çıkacak.

Fransa’da çözüm bekleyen işsizlik, fakirlik, gelir dengesizliği, suçluluk oranının artması gibi sosyo-ekonomik sorunlar, siyasal tartışmaların gündemine çoktan yerleşti. Bizde ise, laiklikanti-laiklik ekseninde daha çok çekişmeye tanık olunacak; görünüşte “laiklikyarışması” da “sahne alacak”…

Hatta denebilir ki, Fransa, çeyrek asır öncesine pek benzemiyor: sosyalizm yoluyla yaşamı değiştirme hedefi, yerini, şimdilerde, siyasal toplumsivil toplum mesafesini kapatarak siyaseti yenilemeye bırakmış bulunuyor. Toplumsal sorunların çözümünü bu çerçevede görüyor.

Bizde ise, bugünkü havaya göre, 2007 ve

1982 CB belirleme süreci arasında paralellik kurmak, abartılı bir yaklaşım değil. Üstelik halk, sandık başına gitme zahmetinde bulunmayacak. Yasama seçimlerinde, “Evren barajı”, yerini “ulusal baraj”a bırakmış bulunuyor. Sosyo-ekonomik tablo ise, her iki dönemde de “toz-pembe”\ (…)

Bu arada Fransa’da hukukçuların politikacılara tavrı, bizi doğrudan ilgilendiriyor: hafta başı itibariyle değişik üniversitelerden 15 prof’un imzasını taşıyan ortak metin, yasama organının, “tarihi gerçekliğin ne olduğunu söylemek” konusunda düzenleme yapmasının sakıncalarını sıralayarak; “yasama iktidarının kötüye kullanılmasına karşı koymak, hukukçuların aynı zamanda ödevidir” diyor. Metin henüz yayımlanmadığı için, ayrıntıya girmek etik açıdan uygun değil. Şu kadarı söylenebilir: adı geçen metinle, bu köşede dört hafta önce çıkan “Hangi Soykırım?” başlıklı yazı arasındaki örtüşme açık.

“Derin Fransa”dan şimdilik bu kadar. Neresi mi? Paris bölgesinde yaşayan Fransilyen azınlığa göre, Paris dışında kalan bütün Fransa, yani taşra. Bu, pejoratif anlamı. Limousin’liler ise, gerçek Fransa’nın burası olduğu inancında. 1982’de Sosyalist Parti (SP) tarafından oluşturulan Bölge sistemine göre, yönetim merkezi Limoges. (SP’nin CB adayı, 22 Bölge’ye ayrılan Fransa’da bu ölçekte tek yönetici bayan).

Çeyrek yüzyıl önce buradan izlemiştim tarihi 1981 seçimlerini. Limoges-Paris-Bordeaux, önümüzdeki altı ayın ana durak noktaları; demirleme yeri ise, “derin devleVm en büyük kenti olacak kuşkusuz… Hepsinin ötesinde asıl önemlisi, bizde de tarihi bir seçime tanık olmak için altı yıl daha beklememek…

Yoruma kapalı.