“ Dinlemelerin hukuksal boyutu ”

- Devamı için tıklayınız -

Devletin varlık nedeni insan haklarını korumak, ama insan hakları (İH) için asıl tehdit kaynağı da devlet adı verilen siyasal örgütlenme.

Bu nedenle, İH’nin sınırlanması, ancak güvenceli bir hak ve özgürlükler ortamının sürdürülmesi amacı ile meşru kılınabilir.

ANAYASAL YARGI YETKİSİ

2001 Anayasa değişikliği ile, özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı ve haberleşme özgürlüğü ile ilgili maddeler, anayasal nedenler bağlamında hakim güvencesi ile pekiştirildi.

Yapılan bu değişikliğe göre, haberleşmenin engellenmesi veya gizliliğine dokunulması, anayasal nedenlerle hakim kararı ile mümkün. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ilgili merciin yazılı emrinin geçerlik süresi, eğer yargıç onaylamaz ise, en çok 72 saat (m.22).

AVRUPA SÖZLEŞMESİ’NDE DİNLEMELER

Özel ve ailevi yaşama saygı hakkını düzenleyen m.8, telefon dinlemeleri konusunda sessiz kalmış olsa da, Avrupa İH Mahkemesi, bunları haberleşme kavramına dahil etti. İHAM kararlarına göre, hakka müdahalenin üç öğesi var: olumlu bir işlem, devlet organları ve dinlenen kişi.

Dinleme ne zaman mümkün?

•Ulaşılabilir ve öngörülebilir bir yasa: yargıcın değerlendirme ölçütleri belirli ve her türlü keyfi yetkiyi dışlayıcı olmalı.

•Dinleme, -ulusal güvenlik, başkasının hak ve özgürlüklerinin korunması gibi- meşru amaçlara yönelmeli ve demokratik toplum bakımından zorunlu olmalı. Yani, toplumsal amir bir ihtiyacı yanıtlamalı ve izlenen amaçla orantılı olmalı.

Telefon dinlemelerinde öne çıkan amaç, suçların önlenmesi ve ceza yargılaması çerçevesinde gerçeğin ortaya çıkarılması. Fakat, gizli yapılması nedeniyle diğer haklara göre daha duyarlı bir özgürlük.

2005 YASAL DÜZENLEMELERİ

Dinleme yasal düzlemde, 2005’te genişletildi ve belirsizleştirildi:

•Ceza Muhakemesi Kanunu, genel çerçeveyi belirler: “Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması…” (135, 25.05.2005).

•Önleme ve istihbarat amaçlı telefon dinlemesi ise, 3/7/2005 tarih ve 5397 sayılı yasa ile başlıca şu üç kanuna yapılan eklemeler ile genişletildi: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK), Jandarma Görev ve Yetkileri Kanunu, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu. Dinleme birimi olarak, “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı” kuruldu.

Bu ek düzenlemeler, anayasal sınırları birçok yönden aşmakta. Öte yandan, 2007 değişiklikleri ile PVSK, kolluk güçlerinin yetki alanını ileri derecede genişletti.

Oysa, 2001 Anayasa değişikliği ve uyum yasa paketleri, hak ve özgürlükler lehine ve hukuk devletini pekiştirici düzenlemelerdi. Bu doğrultuda, İHAS’a ve İHAM’a uyum yönünde kayda değer adımlar atıldı; hatta, 2004 Anayasa değişikliği ile, İnsan hakları alanında uluslararası belgelere, yasalara göre öncelik tanındı.

Buradaki ana çelişki şu: 2001-2004 ararsında yasal, anayasal ve Avrupa düzleminde kaydedilen ilerlemeler ile 2005’ten itibaren kotarılan yasal düzenlemeler arasındaki ters yön..

KOLEKTİF VE KURUMSAL DİNLEME…

İki haftadır Türkiye gündemine oturan “dinleme operasyonları”, değinilen düzenlemeler karşısında nasıl yorumlanabilir?

Dinlemeler, kamu görevlileri olarak yargı mensuplarının “haberleşme Özgülüğü”ne toplu, hatta kurumsal çerçevede müdahale şeklinde.

Dinlemeye olanak tanıyan yasaların ortak paydası, “suç, suçlu ve delil” olduğuna göre, aktörler yer değiştirmiş bulunuyor. Şöyle ki; yargı mensupları, suçlulara, Anayasa ve yasalar yoluyla yaptırım uygulayarak hem toplum düzenini, hem de yurttaş hak ve özgürlük güvencelerini sağlar. Su yüzüne çıkan operasyonlarda ise, özgürlük ihlali mağduru kendileri, sanık sandalyesine oturtulanlar da, adı geçen yasaların uygulandığı kişiler de…

KAZANIMLARI OLABİLİR Mİ?

Özgürlük bekçileri, şimdi kendi haklarını arayacaklar: adı geçen yasal düzenlemeler çerçevesinde, anayasal düzlemde ve Avrupa ölçeğinde.

Yargıç ve savcılar hukuki mücadeleyi, yine meslektaşları aracılığıyla ama meslektaşlarına karşı, bürokrasi-Adalet Bakanlığı ve Yürütmeye karşı, hatta Yasamaya karşı verecekler. Çünkü, Anayasa’ya ve İHAS’a aykırı yasaları, AYM’ye taşıyacak; dahası, 2005 yasasına ilişkin kararı geciktirdiği için, AYM’yi de sorgulayacaklar…

Bu arada, Anayasa’nın ‘saklı’ ve uygulanmayan hükümleri, küllerinden arındırılmaya çalışılacak. Örneğin, hak ve özgürlük ihlali mağduru olarak, Devletten, “yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanını, tazmin ve ilgili görevliye rücu” etmesini isteyecek (m.40).

Bu süreçte, genel olarak hak mağdurları lehine empati yapma olanağı da doğabilir. Bu da ülke genelinde bir “İnsan hakları duyarlılığı” yaratılmasına katkıda bulunulabilir.

Yoruma kapalı.