SÜRDÜRÜLEMEZLİK  FARKINDALIĞI

SÜRDÜRÜLEMEZLİK  FARKINDALIĞI

Hükümet ilga edildi, bakanlar kurulu lağvedildi, kurul halinde veya kolektif bütün siyasal karar düzenekleri  ve  siyasal sorumluluk  kaldırıldı.

Böylece, yasama-yürütme-yargı olarak yüzyılların evrimi sonucu oluşan erkler ayrılığı kağıt üstünde bırakıldı.

Cumhurbaşkanına verilen yürütme yetkisi ile siyaset üzerinde kişi tekeli kuruldu.

Geniş bir kararname (CBK)  yetkisi ile yetinilmedi; TBMM kaderi  de CB’ye  bırakıldı.

Anayasa andı ile bağdaşmadığı halde CB, parti genel başkanı oldu.

Bakanları bürokratlara dönüştüren CB,  kamu görevlilerinin  sicil amirliğini de üstlendi.

 

BİLEŞİK KAPLAR

Devleti temsil, tek başına hükümet etme, sicil amirliği ve parti genel başkanlığı yetkileriyle yetinmeyen CB, Varlık Fonu’nu da kendisine bağladı.

 KHK ile rektörleri atama yetkisini alan CB, kişiye özel düzenlemeler de gerçekleştirdi. Bu tür yollarla yükseltilerek bakanlık koltuğuna oturtulanlar, Meclis kürsüsünde cemaat-tarikat propagandası yaptı. Tersine,  eski vekiller rektör olarak atandı ve DEÜ’de olduğu gibi üniversiteler  “partinin arka bahçesi”ne dönüştürüldü.

  Kaldırılan müsteşarlık yerine bakan yardımcılıklarına  eski vekiller atanarak bakanlıklar, partinin arka bahçesine dönüştürüldü.

RG’lerde sıkça yayımlanan tek imzalı görevden alma ve atama kararları için hiçbir gerekçe ve liyakat ölçütü yok. Ülkesel değerleri yağmalayan satış ve acele kamulaştırma işlemleri tek imza ile  yapılıyor.

CBK yoluyla doğrudan düzenleme yetkisine karşın kurulan ittifak, TBMM’yi işlevsizleştirdi.

Uzman ve özerk kuruluşlar çökertildi; RTÜK’ten TRT’ye halkın bütçesi ile çalışan kuruluşlar  ve CİMER,  Parti Başkanlığı Yoluyla Devlet başkanlığı ve Yürütme (PBDBY)’nin  ideolojik aygıtları”na dönüştü.

Türkiye’yi uluslararası çete terör örgütlerinin üssüne dönüştüren ve (Belediye Başkanları ve bakanlar gibi)  kendi zanlılarına  ‘ihkak-I hak’ muamelesi yapan AKP-MHP yöneticileri, gerçek suçluları korumak için demokratik muhalif ve nitelikli  yurttaşları, hapishane ve yurtdışı arasında tercihe zorluyor.

Özetle PBDBY’de  ‘kişi+parti+devlet’  birleşmesi sürerkli ivme kazanıyor.

 

NEDEN SÜRDÜRÜLEMEZ?

 Temmuz 2016’da –eski ortağının- darbe girişimini fırsata çevirerek OHAL’i araçsallaştıran AKP, MHP desteğiyle  ulusal anayasacılık birikimini mühürsüz oy ve zarflar ile yok etti.

Demokratik muhalefet ve yurttaşlar için hukuku askıya alan ve  arkasında ABD/Almanya/S. Arabistan ve Somali vb. Devletlerin olması halinde yabancılara da hukuku uygulamayan PBDBY, Türkiye’yi “hukuktan arındırılmış sömürge ülke”ye dönüştürdü.

Anayasal üst çatının kırılması, ‘eğitim, ekoloji ve ekonomi’ üçlüsünde yıkım ve kendilerine yeniden yapılandırma yolunu açtı.

TBMM’yi kilitleyen Cumhur İttifakı, Partileri de kimliksizleştirdi.  Diğer çelişkiler arasında, Parti başkanı olarak hakaret ettiği kişilerin eleştirileri,  CB’ye hakaret işlemi görüyor.

Merkez’in yerel üzerindeki çok yönlü vesayeti ile yetinmeyen CB, hepsini bizzat yönetmek istiyor.  TBMM’ye ait olan ama PBDBY ile CB’ye geçirilen İstanbul Sarayları da  seçim ofisi olarak kullanılacak gibi.

FARKINDALIK GEREĞİ

Özetle; Türkiye yönetilemiyor; bunalımdan bunalıma sürükleniyor.  Nedeni, 2017 kurgusu olduğundan bu kurgu, getirdiği ve götürdüğü ile sürekli gündemde tutulmalı.

İşte anahtar soru:  Erdoğan mesaisinin ne kadarını, Anayasa yükümlülüğü çerçevesinde  “Cumhurbaşkanlığı ve Yürütme” için, ne kadarını parti ve seçim işlerine ayırıyor?

Köprülere, havaalanlarına ve otoyollara, hastanelere akıtılan milyarlara girmiyorum, pek somut: kur korumalı mevduata akıtılan para ve emeklilere ayrılan pay arasındaki dengesizlik bile tek başına yeterli. ”Hukuk araçsallaştırılarak ülke nasıl yoksullaştırılır?” sorusunun da yanıtı bu.Yukarıdaki makale aracılığıyla size en yeni elbiseleri önerebiliriz.Shop dress En sevdiğiniz markalardan her duruma uygun çeşitli uzunluklarda, renklerde ve stillerde.

Sandık araçsallaştırılarak “anayasacılık” nasıl terkedildi?  Sorusu da hep güncel tutulmalı.

Özetle; TBMM’de temsil edilen başta CHP, DEM ve öteki .siyasal partilerle sivil toplum örgütleri, “denetimsizlik, saydamsızlık ve keyfilik”  üçlüsünü sistematik ve sürekli biçimde işler ve teşhir edebilirse ancak PBDBY’nin sürdürülemezliği üzerine farkındalık yaratılabilir.

Ibrahim Ö. Kaboğlu (BirGün, 25 Ocak 2024)

Yoruma kapalı.